21 Şubat 2012 Salı

Mim Vol. 4

En sevilenler mimini aldım Ofelyacan ve deeptengelensakintonlama 'dan ve hafifçe tıklatacağım klavyemde. Ruh halime göre değişkenlik gösterebilir; ama idare edeceksiniz işte. Deli dolu hallerimde apayrı kulvarlara yöneliyor, depresif olduğumda ayrı. Ya da ikisinin ortası olursa daha da bir başkalaşır. Hep başka başka, ayrı gayrı birbirinden. Sanki farklı kişiler gibi, parmak izi çakması bir yerde.


En sevdiğin şeyler nelerdir? Nelerden hoşlanırsın, vb. ?

Dondurma manyağıyımdır. Mevsim ayırt etmem, yaza sığıştıracak kadar sığ bir tad doyumu değildir benim gözümde. Çikolataya bayılırım. Ama bitter olmayanına. Paragraflar dolusu saçmalamaya biterim. Felsefe yapmayı içimde gizli kalmış eyaletin kralı ilan edebilirim. Kitap okumayı da çok severim. Okumak, ayrı bir heyecan ya da lugat geliştirici benim nezdimde. Film izlemek, ruhsal afrodizyaktır. Birileriyle bir yerlerde oturup susmadan iki lafın belini kırmak da gayet hoştur. He ben gevezeyimdir de, severim konuşmayı. Aramızda kalsın; ama birileriyle tartışmayı da severim ucundan bir parçasından. Başkaaa, 1-7 yaş arası çocukları da severim, şirinlikler. Erkek çocukları daha bir çok ama, o meraklı soru sormaları falan. Soğuğu da severim ben, biraz psikopatça. Poker, batak, okey, tavla falandı filan.


Bilgisayarda vaktini neler yaparak geçirirsin?

Bilgisayar başında vakit akıp gidiyor, öncelikle bunu anlamadığımı belirtmek isterim. Vaktimi nasıl değerlendirdiğime gelirsek; Blogspot'ta takılırım, Twitter'da dolanırım, aklıma eseni araştırıp okumaya koyulurum. Müzik dinlerim, film indirip film yorumlarına göz atarım. Ne bileyim, hiç bugün şunları yaparım diyerek de oturmadım bilgisayarın başına. Kafamı eseni okurum, bir şeyler karalarım. Okurum birilerini.


En sevdiğin filmler nelerdir, veya izlediğin ve hafızanda kalan veya kesinlikle izleyin dediğiniz?

Sweeney Todd'u milyon defa izlemişimdir, kesinlikle izleyin diyebilirim yaneeğ. Hatta bir kere sınavda eleştri yazdıracakları bize ben direk yapıştırmıştım oraya Sweeney'ciğimi. Neyseciğime. Babam ve Oğlum'u zaten söylemeye gerek yok. The Stoning of Soraya'yı 1 kere izlemiş olmama rağmen çok etkiledi beni. Ağlama komasına soktu resmen, baya bir küfür de ettim. Son yarım saati hıçkırıklara boğuldum desem, abartmış olmam. Ten kostümünü üzerine geçirmiş hayvanlara tanıklık ediyoruz orada. Changeling de var, Angelina Jolie'nin oyunculuğunu tam anlamıyla gösterdiği.  O da çok acıklı. Memento yardırır geçer. E tabiki Karayip Korsanları var. En son The Help'i izledim. O da etkiledi beni. American History X de iyidir ya da bir Fight Club. Ya da ben en iyisi dizginleyim burada kendimi, bu liste alır başını gider uzak diyarlara yoksa. Çünkü film izlemek ruha masaj yapmak gibi. Rahatlatıyor insanı. Bu yıl biraz seyreltsem de izlemeleri, filmler bilir ben onları çok severim. ehehe.


Şu sıralar almak istediğiniz şeylerin listesini yapsanız, bunlar ne olurdu?

Alışverişe çıkıp bir mağaza talanı yapmak güzel olabilirdi. Ya da fotoğraf makineme yeni bir lens. Beni koyun Media Markt'a, sonrasına da karışmayın ya da bir D&R'a falan. 


Şu aralar en çok dinlediğiniz 3 şarkı?

Lana Del Rey - Born To Die ( Yeni keşfettim gibi, hatunun sesi albümü tümden dinletici. )
Evanescence - My Immortal ( Böyle ben arada nostaljik şarkılara tutukluk yaparım. Yıllar sonra dinlenilince de hoş bir etki bırakıyor zihinde. )
Kimbra - Plain Gold Ring ( Geleceğin Amy Winehouse'una selamlar. )


Bir de ben soru ekliyorum. Şu hayatta en çok yapmak istediğin şey ne? diye. Sevilenler mimi ama dolaylı olarak sevgi de var bu soruda, satırları hissederek okur isen.


Venedik'e gitmek şöyle bir yerde dursun; kitap yazmak. Sözcüklerimi başka insanlara duyurmak. Tanımadığım birilerinin his ve düşüncelerine tercüman olmak; ama Google Translate ile  yakından uzağa alakasız olarak yapmak bu tercümeyi. Kelimelerden dünyalar inşa etmek ya da yıkmak kimi dünyaları. Albüm kaydeder gibi yazmak kitabı. Okudukça dinlemek, dinledikçe hissetmek. Hissettikçe kaybolmak satır aralarında. Bağımlılık yapıcı etkide olması ya da kalemimin. Hatta işi abartıp, ileride Edebiyat derslerinde önemli bir yazar olarak hatırlanmak, gibi gibi. Kitap çıkartsam alıp okursunuz beni ama, dimi?


Bir tek Kuulumsu Kadın 'ı mimliyorum. Sonunda ben de mimlemiş oldum seni. Onun heyecanıyla tek seni mimliyorum. ehehe.


Bir de Requiem for A Dream ve o iç içe geçtiği film müziği. Mükemmel değiller mi?





5 yorum:

  1. aayyy yerim seniii^^ sırf bu yüzden cevaplıycam bu mimi :) roportaj mimi ya sıkıcı mı olur diyodum, ne kadar okunmak istenir falan. ama okunuyomuş yahu :) ayy pek özel hissettim he haha^^ teşekkür ederim şekerim, sonunda sen de başardın! :)

    YanıtlaSil
  2. yazdıklarına tümüyle katılıyorum.

    ama ben minik ve şımarık kız çocuklarını seviyorum. bi fark bu çıktı.
    :)

    sen de sayısal roman yazcan bu gidişle.
    :)

    YanıtlaSil
  3. Kuulumsu Kadın: Senin mimleme mutluluğuna erişebildiğime göre artık hayatta yapılacaklar listemden bir madde eksiltebilirim. ehehe. Aramızda kalsın röportaj mimlerini ben de pek sevmiyorum.

    deeptone: O minik ve şımarık kız çocuğu büyüyüp canavarlaşacak da ama.
    Sayısal roman mı? Bir kere ben sayısal görünümlü eşit ağırlıkçıyım, dediğin olabilemez. ehehe.

    YanıtlaSil
  4. Fotoğraf çekkiyorsun sanırım :)) Ne güzel...
    Kitabını büyük bir zevkle okurdum sanırım :))
    Edebiyatla ilgilenmen ne güzel..Bende edebiyatçıyım ama kitap çıkarma gibi bir hayalim olmadı hiç...

    Sevgiler çokçaa :))

    YanıtlaSil
  5. Eveet, bu yıl pek çekemesem de severim merceğimden görüneni farklı açılardan fotoğraflamayı. ehehe.
    Ah ben de büyük bir mutluluk duyardım o zamman.
    En şekerli hayalim ama. Umarım olacak bir gün. Edebiyatçı mısın? Hmm, bunu bilmem iyi oldu. Bloguna kronik bir takipçi kazandın. ehehe.

    Teşekkürler çokçaa.

    YanıtlaSil