10 Mayıs 2012 Perşembe

Yorgunluğun Kurduğu Aşiret

     Geçip giden yılların hezimetini zimmetime geçirmiştim. Her doğum günü pastasını üflediğimde geçip giden yılları nefesimle hüpletmiştim. Her muma diktiğim tonlarca derdin altında karınca gibi ezilmiştim. Bir Şebnem Ferah şarkısı olmuştum, dudaktan dudağa dağılarak hüzün getirmiştim, herkeslere.


     Şebnem Ferah'ın yeni şarkısını milyon defa üst üste dinlersem, böyle ister istemez depresif bir hal tıklanıyor klavyemde. Fakat, korkmayınız. Bu taraklara bezini atacak kadar tarak değmemiş bir ruh halim yok şu anda. Biraz permalı, biraz da kabarmıştır belki en fazla. O kadarı, her yiğidin yoğurduna hafiften bulanmış bir kaymak şeklinde değebilir dudaklarımıza. O yüzden, derin bir nefes alıp suratıma fırlatacağınız dumanlar eşliğinde birlikte kaldıralım çakmakları, nerde benim devem yah?


     Birileri yazdıklarımı sorgulayacak diye çok tırsssıyorum. Fena halde saçmalayasım var; fakat kendimi dizginlemek için depresif şarkılar dinleyerek nötralize etmeye çalışıyorum halimi. Ahvalimi. Ya habibim! Amiiin!


     Dakikaların saatlerle buluştuğu o ıssız sokağın ortasında tek başına yelkovanı kovalarken akrep, kimse ona yardımcı olmadığı için artık inatla daha hızlı hareket ettiğini itiraf etmiştir geçenlerde bana. "Zamanın neden bu kadar çabuk geçtiğini sorguluyorsanız, biraz kendinizi, bencilliğinizi ve düşüncesizliğinizi suçlayın. İnsan olmuşsunuz ama insan olmamamışsınız yeaa!" diyerek lafı koyarak kaçıp gitmiştir yanımdan. Eğer Hermonie'nin zaman tılsımı yanımda olsaydı böyle konuşup da asabımı tavana fırlatıp iki sektiremeyecekti akrepçim. Neyse. Oralara girmeyelim, yoksa sıkışmış öfkemle takılıkalırız o taraflara. Sıkmaya, sıkılmaya, limonun suyunu çıkartıp limonata yapmaya gerek yok. Hem bu saatte, kalorisi de azıp gider.


     Üşengeçlik tekrardan üzerime çullandı. Ama meraklanmayın, kutumda gizlenen mim ve ödülü falan çıkartacağım, zamanı geldiğinde. Hem büyük de hissediyorum, 500 000 olmasa da bir 100 000 tuttururuz belki.


     Bazen içimde garip bir his vuku buluyor. O anlarda mistik güçlerimle selamlaşıyoruz. Olacakları önceden hissediyormuş gibi, sanki her şeyi önceki gece rüyamda görmüşüm de şimdi formaliteden yaşıyormuş gibi. Dejavu gibi; ama değil de sanki. O anlarda itiraf edeyim, Matrix'teki kahin ben oluyorum. Geleceği gösteren kürem olmasa da misketten "Geleceğin maskesi" yapmışım ben de ondan görüyorum her şeyi, tek bakışın peşinde koşan minik ilham perileri aracılığıyla hem de.


     Yorgunluk gözkapaklarımda kendine aşiret kurmuşken ben hala bir yandan müzik dinleyip bir yandan klavyeye tıklatmakla uğraşıyorum. Kapanıp açılan gözlerimin arasına kelimeler "Ce ee!" yaparak geçiş yapıyorlar ve parmaklarımın horuldamasıyla blog sayfamda tepiniyorlar bir nevi. Deli gibi deliriyorlar kendi çaplarında. Çaplarının yarı çapı da, pi sayısı değerinde. Bir türlü bitmeyen bir rakamın çevresinde dolanıyor yani. O misal; bir türlü bitmesin içimizdeki kelime avcısı hiçbirimizin. Söylecek çok şey var çünkü. Daha susmak için çok erken.


     - Çayımı tatlandıran şeker gibiydin. Günümü aydınlatan güneş belki. Gittiğin günden beri halim, bütün malını mülkünü kaybeden bir karınca gibi. Sessiz ve sakin bir şekilde, Ağustos Böceği'ne dönüşmeliyim. Sihirli değneğin ucunda, kendimi kaybetmeliyim. Ne mi diyorum şimdi ben? İnan ben de anlamadım. -




"Ocakta çay; ama buz gibi içim. Tepede ay, her şey sensiz ne biçim?"
- Sosyal ağları kirletmediğim şarkı sözlemeleriyle kendi blogumu kirleteyim dedim iki satırlık. Haydi, öptüm sizleri. -

14 yorum:

  1. zaman daha çabuk geçmiyor, bilakis geçmek bilmiyor. bazen o yelkova arkadan destek olup ittiresim geliyor.

    YanıtlaSil
  2. Demek ki bu zaman kişisine göre davranıyor. ehehe.

    YanıtlaSil
  3. Zaman kesinlikle gözüne kestirdiği kişiye göre değişiyor.
    Yakındır,yaşamayı öğrenince,ipler bizim elimizde olacak ^^

    Bana da beklerim :)

    YanıtlaSil
  4. Zamanın bizi değil bizim zamanı yönettiğimiz zamanlara klavye kaldıralım o zaman! ehehe.
    Gelirim efenimmm.

    YanıtlaSil
  5. benı anlatmıssın cok fena sacmalayasım var:)
    bu arada Şebnem Ferah candır:)alır goturur ınsanı..
    mimledim canım seni bu arada :)

    YanıtlaSil
  6. "Birileri yazdıklarımı sorgulayacak diye çok tırsssıyorum. Fena halde saçmalayasım var; fakat kendimi dizginlemek için depresif şarkılar dinleyerek nötralize etmeye çalışıyorum halimi" Gerek yok buna, vur patlasın . Yine bıcır bıcır olmuş yazı , imgeler de ayrı güzel , sıkılmışsın sınavzede. Kurtulacaz ,sen YGS den ben de Kahpesese den .Bu yaz kafayı kırma mevsimi olacak az kaldı dayan derim yoldaş Beyza .

    YanıtlaSil
  7. Beklemeye değmiş sanırım :) Sanırım nasıl çıktı şimdi klavyemden - gösteririm ben sana eve gidince.

    YanıtlaSil
  8. biricitconsungunlugu: Ara ara herkesin olur yahuu.
    Candır tabi, başka diyarlara açılan bir kapıdır. ehehe.
    Önceki mimini yapamadım daha; ama yapacağım hepsini. Teşekkürler biricik hatun.

    Aylak: "Vur patlasın, çal oynasın." diyorsun yani? ehehe. "Kahpesese" ahaha güldüm buna. Kurtulacağız umarım, benim seneye yolu da gözükebilir. Bakalım. Hep beraber yoldaşım, atlatacağız!

    YanıtlaSil
  9. İmmm o çayi tatlandiran sekere slm olsun,bi ara bizede gelsin dilimin uzerinde yeri var:)

    YanıtlaSil
  10. S.Darko: Aaa, yorum atarken senin yorumun karışmış araya, görmemişim, nasıl olmuşsa. Herhalde aynı anda yazdık. ehehe.
    Olsun, arada yapar klavye öyle. Kızma ona. ehehe.

    DepresifPolyanna: O zaman benden sana bol şekerlisinden bir çay. Mail atıyorum gelir bilgisayarının yanı yanı başına. ehehe.

    YanıtlaSil
  11. insan yazarak sağlıklı kalıyor değil mi?

    (bu arada DM'n var, görmedin biliyorum :)

    YanıtlaSil
  12. Evet, doğrudur. Yazmak rahatlatıyor insanı.

    ( Yalnıız, gelmemiş ki? )

    YanıtlaSil
  13. ha ha ha bu sensin işte.
    :)

    YanıtlaSil