11 Haziran 2012 Pazartesi

Art Niyetlerden Arınmış Sözcükler


     Hipnotize edeyim derken yanlışlıkla hipnotize olan bir hokkabazın beceriksiz talihi gibi bazen yaşamak hayatı. Bazense bilmediğin bir yeri telepatik güçlerin yardımıyla şansa bulmak kadar hoş bir tesadüfün ürünü. Rengarenk bir bulmacanın içindeki bütün parçaları içinde barındırmak gibi oksijeni içine çekmek bazen, bazense o bulmacanın kayıp parçasını koltuğun altına düşürmek kadar sakarca karbondioksitin burun deliklerimizden ortama fışkırtması. 


     Kaybedene kadar anlayamamak değerini, kaybettikten sonra da yerine koyamamak, delirtir insanı. Charlie'nin Çikolata Fabrikası'na gitmek gerekir sonrasında, yoksa, suratına volkanik bir patlama fışkırmış gibi hissedersin, aynaya baktığında kayan gözkapaklarınla selamlaşırsın; ama yine de gülümseyebilirsen sen cansındır ya.


      Sözcüklerin bütün art niyetlerden arındığı bir yere gitmek güzel olabilirdi. Uzaklaşmak insanlardan, Venedik'te bir gondolun tepesinde Jack Sparrow'u da yanıma alıp korsan triplerine girmek falan. Hayatı olduğu gibi kabul edebilmek, elma olduğu için değil bazen sadece armut olabildiği için de sevebilmek onu. Gülümseyebilmek güzeldir, bazen sadece gülebildiğin kadar mutlusundur. İçten bir tebessüm kadar tatlısı var mıdır şu hayatta? - Bu soraya içinden "dondurma, sufle, waffle, ıslak kek" ya da başka başka tatlıları saydıran varsa, lütfen konudan sapmış olmanın cezası olarak onlardan yapıp getirebilir mi banaa? -


     Herkes konuşur hakkında, herkesin bir fikri vardır elbet yaşadıklarına dair. Herkes filozof kesilir başına ya da her şeyi bilen bir âlim. Sözcüklerini altın bir testiden akıttıklarını sanırlar avucuna. Düşünceleri olmadan hatta bir hiçsindir sadece, onları dinledikçe yücelirsin hayatın hiyerarşisinde. Saçma. Onlar olmadan yaşayamayacakmışsın gibi algılanır sanki. Aptalca. Hayatı doya doya sömürmek ya da onun omuzlarına bıraktığı yüklerin altında ezilmek senin elinde. Tuvalin üzerini rengarengarenk figürlerle doldurmak da sana kalmış ya da delikler açarak üstüne mahvetmek o beyazlığını, çöpe atılacak kıvama getirmek falan da. Aslında sen büyük boksun, sadece bunu göremeyecek kadar kapatmışsın kendini hayata. Kalk uyan! Karga dışkısını yedi çoktan, sen hala sorunlarını bahane ederek yaşamaktan vazgeçiyorsun hayatını. Bense böyle nedensizce gaza gelip tıklatıyorum, sanırım uzun zamandır bir şeyler yazmamış olmanın vermiş olduğu gazı körükledim klavyemde.


     Kaybolmak, alıp başını uzak uzak diyarların en uzak köşesindeki gölün kenarındaki şirin eve yerleşmek güzel olabilirdi. Kulaklıklarda yankılanan Şebnem Ferah eşliğinde yağan Yağmurlar'ın sessizliğinde huzurun gözkapaklarına gelip orada sinsice sırıtması vokalistliğinde tıklatacağım pianoya, öyle bir şarkı besteleyeceğim ki dinleyenler "İçimi bir huzur kapladı, size pianist diyebilir miyim?" diyecekler. Ben de, "Gel yavrum, ben senin hiç sahip olmadığın pianist olacağım." diyeceğim. Ya da öyle bir şeyler.


- Mimler biriktikçe birikiyor, ben de yazamadıkça yazamıyorum. Ama gelecek onlar da, biraz karıştırdım mimleri ama toparlayıp sunacağım, umarım, yapabilirsem. Kimseyi de pek okuyamıyorum, nadiren gelip iki tıklatıyorum bloglarında. Olsun, ben onların yüreklerinde yaşıyorum! Herkeslere benden selamlar, tanıdığım tanımadığım kim varsa bu yazıyı okuyan hepinizi seviyorum. Oscar almış bir oyuncu triplerinde yazdığım bu paragrafı burada sonlandırırken sizleri Şebnem Ferah'ın Yağmurlar'ına teslim ediyorum. Güvenli ellerdesin, öpüyorum. -




Bu yazının ana fikrini sorarsanız, herhangi bir fikri aşılamak için bile yazılmış olmadığını söylerim. Öyle tuşlara bırakarak kendini tıklatmış olmak blog sayfasında, öyle Yağmurlar'a bırakarak kendini söylemek şarkıyı en mükemmel ses tonlamasıyla.



- Kuulumsu hatırlatmasıyla konulan klip -

12 yorum:

  1. başarılı bir saçmalık olarak gördüm yazıyı . bundan daha saçma olamazdı :) .yani konuyu bir tarafa bırak, özellikle son cümlenin neden devrik olduğu insanı bir hayli düşündürüyor . son cümle devrik olur mu hiç ? ilk defa görüyorum .
    (saçma bir yorum olması için elimden geleni yaptım, devamını bekliyeceğim)

    YanıtlaSil
  2. ahahaa, konsepte kendini kaptırman mutluluk verici. Bunun için bir uğraş sarf ettiğinden dolayı da teşekkürler.
    Aslında saçmaymış gibi görünen anlamlı cümlelerimle insanların bilinçaltına girerim; ama az kişi fark eder bunu. ehehe.

    YanıtlaSil
  3. melekler mutluluğu saklamıslar bılıyor musun nerede? ınsanların ıcındeymıs mutluluk..
    o yuzden uzaklara gıtme ısteğı bazen ınsanın ıcıne gelsede huzuru bulmak ıcın belkıde ama onemlı olan ıcımızdekı mutluluğu hıssetmek..bendede alıp basımı gıtme ısteğı var ama benımkısı alıp basını balayına gıtme ısteğı:)

    YanıtlaSil
  4. "Mutluluk içimizde" hoş ve gayet de doğru, sevdim. Bir de, yorumunun sonuna kahkaha attım. ahahaa.

    YanıtlaSil
  5. beyzaaaa!!! bu yazını favorilerime ekledim! çook güzel tariflemişsin. "Sözcüklerin bütün art niyetlerden arındığı bir yere gitmek güzel olabilirdi. Uzaklaşmak insanlardan.." , "Kaybedene kadar anlayamamak değerini, kaybettikten sonra da yerine koyamamak, delirtir insanı.", "Hayatı olduğu gibi kabul edebilmek, elma olduğu için değil bazen sadece armut olabildiği için de sevebilmek onu." daha o kadar çok var ki denden içine alıcağım şey ama bu kadar yeter :)

    ee hani şarkııı? :P

    bi^de o biriktirme okuyamama bende de vaar. yazıyı ondan çok sevdim sanırım her şeyiyle :)

    öperim, rüyana gelirim :))

    YanıtlaSil
  6. Ayy, pek bir mutlulukları doluşturdun tepeme bu yorumunla. ehehe.
    Aaa, ben şarkıyı yüklemiştim ki ama. Bilgisayara geçeyim senin için yükleyeceğim, süper jetimsi kaliteyle. ehehe
    Evet ya, okumak isteyip de okuyamama........ (ve noktalaaar)
    ahahaa beklerim efenimm.

    YanıtlaSil
  7. Okay my dear, wait for us Kuulumsucancağızım.

    YanıtlaSil
  8. mimledim(:

    http://fiyuvfit.blogspot.com/2012/06/icimdeki-ses.html

    YanıtlaSil
  9. Cok guzel konular arasi deniz turu yaptim bi an:) son dursk mi burasi nerdeyiz:)))

    YanıtlaSil
  10. Kaptanınız konuşuyor! Maalesef o da bilmiyor. ehehe.

    YanıtlaSil