8 Temmuz 2012 Pazar

Bir Geldim, Sonra Yine Geldim

     Somut ifadelerle soyut tabirlerin altını üstüne getirmeye geldim. Bir taraftan esen rüzgarın esintisine kendime has figürlerimle eşlik etmeye geldim. BEN GELDİM! Bir parça sigara kokusu sinmiş üzerime, hafiften de bir terlemişim sanırım. Ama yine de, utanmadan "gözlerinizden süzülen sözcük canavarı" olmaya geldim. Sizlere de bir parça huzur, bir tutam esenlik getirdim. Sevgilerimi, klavyeye bağlayıp blog sayfasından suratınıza akıtmaya geldim. Sözcüklerimden hediye paketi niyetine keyifler getirdim, keyfinizi de kahyanıza sarkıntılık etmesin diye gizledim. Sessizliğin kenarlarına iliklenmiş heyecan olmaya geldim. Herkese mutluluk getirdim, tanesi kuruş hesabıyla 10 hayale denk gelecek cinsten. Suratınızda anlık bir tebessüm olmaya geldim. O yıllardır hayalini kurduğunuz şeyin, bir anlık gerçekleşmiş olduğu hissini sizlere yaşatmaya geldim. BEN GELDİM LAN! Belki de ilk defa, ya da farkında olmadan milyonuncu kez kendimden çok sizler için klavyenin başına geçtim. Ve, sizler için, sadece sizler için, söyleyecek 1 çift lafım dahi olmasa da, bir şeyler söylemeye geldim. Çünkü; bu kez farklı bir düşünce sisteminin etrafında kulaç atmaya başladı sözcüklerim. Bu defa, farklı bir mantık silsilesinin galeyanına geldi zihnim. Ve bu defa, yazma konusundaki her şeyi bir kenara bırakarak, sadece klavyenin "tık tık" seslerini dinlemek için geldim ya da belki de sırf bir şeyler söylemek için. Belki de yine bencilce yanaştım sayfalara. Ya da, hiç olmadığım kadar, tanımadığım sizler için, sizlerin de tanımadığı bu şahsım adına, iki dakikalığına "huzur pıtırcığı" olmaya geldim. 


     Tanımasam da sizleri, görmesem de çoğunuzun yüzlerini, hiç konuşmamış olsak da, hiç konuşmayacak olsak da belki, belki de hiç yüz yüze gelemeyecek olsak da, sizleri sevdiğimi söylemeye geldim. Ve bugün bütün dertlerinizi bir kenara bırakarak güzel bir gün geçirmenizi dilemeye geldim. Ve sanki, ben söylemesem, aklınızın ucundan hiç geçmeyecekmiş gibi "Kendinize iyi bakın!" demeye geldim. Cansınız. - Ve bu cümleleri tamamen ayık kafayla yazdım, sanırım cidden KAFFAYI YEDİM. -


     Peki, bunca vaad dolu bir giriş yaptıktan sonra, tıpkı siyasilerin tavırlarına benzeyen bunca sözcük kalabalığını siz okumaya üşenmeyen sayın okurlarımın suratına suratına yansıttıktan sonra, bunları nasıl yapacağımdan bahsetmem gerekiyor sanırım. Ve yazının bu kısımlarına geldikçe, ritmin hafiften aksadığını hissetmeye başlıyorum. Sözcükler, yavaş yavaş benden çıkmaya başlıyor. "Ben" maskesi altında, aslında "sen" kaleme alıyorsun bundan sonra yazının devamını. Çünkü; iki saattir söylediklerimin aslında zırvadan başka bir şey olmadığını anlıyorsun. Ama yine de bir tebessüm ediyorsun sonunda, biliyorum yani, hissediyorum yazarken - zaten etmeyeni dövüyorlarmış, öyle duydum, "klavye muhafızları falan yaniiiğ." - ve bu da zaten benim bütün vaatlerime gerçekleşme imkanı sunuyor. Ve o tebessümü, 0,2 saniyeden fazla yüzünde tutturmayı başarmışsam - ki pek zor olduğunu sanmıyorum - ben de bir kahkaha patlatarak, seni selamlıyorum. 


Not yazarak açıklamazsam, ölürüüüm: Ben geçenlerde yanlışlıkla blogu sildim. Öyle bir ağırlık, öyle bir küfür kalabalığı, öyle bir acizlik, öyle bir duygu karmaşası çullandı ki üzerime o birkaç dakikalık arada, bu hissi sizlere anlatma imkanım ırkçılığın dünyadan tamamen silinme ihtimalinden bile az belki... Tamam, "Impossible is nothing." diye bir gerçeküstücülük var; ama işte bazı durumlarda "İmkansız, sadece imkansız." olarak kalabiliyor. O yüzden, anlatmaya pek kasmadan şunları söylemek istiyorum. Ben buraları çok seviyorum. Okumayı. Okunmayı. Belki biraz bencilce, belki biraz sinsice, belki de biraz sevgiyle, sana şunu söylemek istiyorum blog; İYİ Kİ VARSIN! Blog silme diye bir olay da yokmuş, ana sayfaya yedekleniyormuş. Hey kuşumun gagasındaki yemin o tatlı görüntüsü adına! Ne güzel şeysin sen Blogspot.


Minik bir notumsu daha: Bundan aylaaar öncesinde, hatta geçen yaz belki, The Kite Runner faciasını izlediğim gece - ahahaha - blogumu açtığımda kapandığına dair sinyaller veriyordu. Sinyal değil, direk suratıma çarpıyordu daha doğrusu. Sonrasında, Google ekibine attığım maille gelen özür mesajı eşliğinde bloguma kavuşmuştum......... Bu da, öyle bir anı işte. 


Bir de şu an fark ettim, blogu açalı 1 yıl 1 ay olmuş yahu. OHANESTİŞEFTALİNİYETİNEİÇİLENFUSETEA adına! Çok dikkatliyimdir. 




Ve sizlere "Where were you?" demeye geldim. Kulaklarınızın pasına da söyleyin; artık orada pek fazla barınamayacak da şimdiden tasını tarağını toplayıp, iki dirhem bir çekirdek halde zorluk çıkartmadan yavaşça sıyrılsın oralardan. Çok tatlı, yerim.

21 yorum:

  1. İyi iyi tamam hoşgeldin güzel Beyza:):):)

    YanıtlaSil
  2. NarÇelen: Sen de hoşgeldiin.

    Beyaz Sayfa: Teşekkürler, hoşbuldum, sen de hoşgelmişsen. ehehe.

    YanıtlaSil
  3. Sırıtarak okudum resmen:)

    e hoş geldin^^

    ben de yoktum bayadır, aynı hislerdyim seninle...

    bir de bu ara hep google la sıkıntı yaşanıyor sanırım-herkesin bloguna bir haller oluyor. maazallah!

    bir de bir de tebrikler-nice yıllara+aylara

    YanıtlaSil
  4. Yorumunla o sırıtışı bana da sıçrattın. ehehe.
    Hoşbuldum, sen de hoşgeldin.
    Ben bir de, silmiş olmanın duygu karmaşasıyla patladım öyle. ahaha.
    Ups. Yok, korunsun blogum bir şekilde. Bir kenarlara sarımsak yapıştırayım, belki bir şey olmaz. ahaha.
    Çok teşekkürler efenimmm.

    YanıtlaSil
  5. Güzel bir yazı olmuş..içten tam da içinden geliveren şekliyle dillendirmişsin:))
    Seni izliyordum ama bu kez yorum bırakmadan geçemedim..İşte öyle!..:))

    YanıtlaSil
  6. İyi ki bırakmadan geçememişsin bu sefer, teşekkürler, cidden, mutlu ettin. ehehe.

    YanıtlaSil
  7. Yazı okuyormuş gibi değilde , ikili sohbet ediyormuş gibi içtendi.
    Yazılarının devamını bekliyorum , mutlu kal :)

    YanıtlaSil
  8. Ayy, teşekkürler.
    Tebessümlerle kal sen de. ehehe.

    YanıtlaSil
  9. Hoşgeldin demeden edemedim ben de eheh :) ya nasıl silersin aman dikkat. bloglar candır. şimdi bloglarımız elimizden alınsa hayatımızda büyük bir boşluk oluşur eminim. silinmediğini öğrendiğim de iyi oldu bu arada :)

    YanıtlaSil
  10. ehehe, hoşbuldum, hoşbulduk. Evet ya, nasıl bir salaklıktı o, bir anlık, anlamadım. ahaha. - sinirden gülüş. -
    Evet, bence de bloglar elimizden alınırsa çok büyük bir boşluk olur. Daha doğrusu, silindikten sonraki 90 gün silinmiyormuş ondan sonra siliniyormuş sanırım. Öyle bir şeyler. ehehe.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok yok, yanlışlıkla da olsa, o hareket başka türlü nitelendirilemez. ehehe.

      Sil
  11. Gec buldum, erken kaybetmek ıstemıyorum. Blog sılmekte neymıs be aa. Her zamankı gıbı cok guzel yazmıssın. Kelımelere hakettıklerını verıyorsun. Sanırım en ıcten, en zararsız kıskanısım sana gelmelı. (:

    YanıtlaSil
  12. Yok, kaybetmezsiniz, ben hala buralardayım, yıldıramaz beni bu dalgınlık ve hafif sakarlık! ehehe.
    Teşekkür ederim. Yorumunla pek bir mutlu ettin. Bir de, sen de hoşgeldin buralara. ehehe, kıskançlık gelmesin de beğeni duygusu gelsin kâfidir. ehehe.

    YanıtlaSil
  13. Yeter bea! Hala The Kite Runner'a laf etmekten sıkılmadın. En şirret halimi göreceksin yakında :D :D

    YanıtlaSil
  14. ahahahaha. Ama kitabı o kadar mükemmelken, o kadar etkilemişken beni filminin öyle çıkması pek bir dokunmuş bana demek ki. ehehe.
    Allaaaağm, beni Fatma'nın gazabından koru. Lütfen. ehehe.

    YanıtlaSil
  15. sen bi'yere git seni vururum!
    o klavyeden hep böğürtlen aksın böyle!
    hım bi'de notumsu şeysinden kuulumsuyu anımsayıp anıtsatmak istedim, oldu o zaman öperek gittim :))

    YanıtlaSil
  16. "Beni bu hayat değil, bu sakarlık öldürecek...." ahahaha.
    Aksın. Çikolatalar falan da olabilir. Opsiyonu çok yaniii.
    Kuulumsu'yu unutmak ne mümkün?! Her zaman aklımızın bir köşesine sırnaşmış bir vaziyette yer edinmiş bir halde yaşıyor. OH! Ne güzel.
    Ben de öperiiim.

    YanıtlaSil
  17. ha ha haaa aman aman iyi olmuş blog duruyo ve yuu keym bek tu layf parliament dumanları arasında.
    :)

    YanıtlaSil
  18. ahahahaa, yu ar rayt dı meğns diiyp.

    YanıtlaSil