4 Şubat 2013 Pazartesi

Ekosistematik Ego

     Bir üffürükçünün nefes almasıyla buzullar eriyip zencilerin dudaklarında kristalize olarak yer küreye bir ısı yayıyormuş, global düzenin global zirvesinde. Bir kelebeğin kanat çırpışıyla üç yüz kilo metre ardına düşen metrekarelerde bir tane karıncanın kına gecesi düzenleniyormuş, hafif bir esintiyle. Rüzgarın gürlemesiyle yaprakları dökülen şehirlerde Sonbahar başlıyormuş. Sözcükler sepya tonlarına çalarken bir anda güneş kendini kış uykusuna yatırıp bulutların ardına atıyormuş ışınlarını, yarım küreler arasında paylaştırıyormuş kendini. Ay yavruları gibiler onun, ay o kıyamaz, ana şevkati, şerefsiz, adi, piç.


     Yağmur dansı yapayım derken dolu yağdıran turuncu derili petibör püskevit manyağı bir adamın her nefes alışında verimli humuslu toprakların içindeki çapulcu saprofitler intihar ediyormuş. Onların ölümüyle reenkarne olan amipler ise tek hücreli canlılardan bir çete kurarak boyu boyuna, huyu suyuna savaşlara girerek kendilerini çok hücreli canlı topluluğuna kabul ettirmeye çalışıyormuş. Kabul törenlerinden birinde kelimeyi şehadet getirerek ıstavroz çeken bir kılıç balığını aforoz etmeye çalışan bir penguen, çakıl taşlarını toplayarak dişisine evlenme teklifi ediyormuş. Bu teklifi duyduğunda heyecandan yere çakılan penguenin magmada oluşturduğu titreşimle bir deprem oluyormuş sonra. Deprem sırasında camın kenarında bulunan bir çocuk da oradan aşağı düşüyormuş, herkes Pikaçu'yu suçluyormuş. O da Harry Potter'ın yara izinden aldığı yetkiye dayanarak elektrik şokunu veriyormuş gökyüzüne, bulutlar da sünger görevi görüyormuşçasına çekiyormuş içine, sigara gibi. Sonra asit yağmurları derken insanlar yağmurdan nefret etmeye başlıyormuş. Zaman çarkını çeviriyormuş, pikapta bu sefer Amy Winehouse....


     Bütün bu ekosistemin egosunu taşımaya hali kalmayan birisi eline fırçasını alarak kendini sıyırıyormuş bu kaostan, tuvaline sıçratıyormuş zihnini, tepe göz yansıtıyormuş düşünceleri. Bilinçaltının dokuz katının arasına kattığı tatla sırıtıyormuş istemsiz, bu kaos çok sevimli, zihne etkiyen dış etkenler dişte çok etkili, o yüzden protein yemelisin biraz. Çünkü suda çözünüp yağda dans eder onlar.


      Seri üretime geçmiş gibi insanlar, düşünmekten yoksun, koyun sürüsü mübarek. Duvarda başka bir çatlak var Pembecim, kara delik gibi, gittikçe sömürüyor oksijeni. Biz hep nefes alıyoruz da bazısı karbondioksidi besin yaptığından habersiz. Onu da dayatmışlar, Pinokyolar çoğaldı gittikçe. Ama onlar kütükten olduklarını bilmiyorlar, bir sigara yak da yansınlar ateşinde, üfle dumanını kül edelim karanlığı, elini ver gidelim artık minibüs de geldi, müsait bir yer belirle de kendine ayrış artık şu sürüden bir an önce. Atomlarına kadar ayrıl gerisini atom karınca halleder.


 Amy Amy, kulakları küpeli.

7 yorum:

  1. son paragrafın altına imzamı atıyorum.. çirkinlikleri güzel yazabilmek sanattır aslında..

    YanıtlaSil
  2. Çok tatlısın sayın Umay, teşekkürler, sırıttım.

    YanıtlaSil
  3. Diline, dimağına sağlık Beyza..

    YanıtlaSil
  4. Sana da eli açık bir metabolik sistemden bol bol sağlıklar sayın filmist. ehehe.

    YanıtlaSil
  5. çok saçma bir yazı olmuş.Ünlü bir şair olsaydın çok para ederdi.Herkes birşeyler çıkartmaya çalışırdı kendi kafasında.Hani bazen yatakta uyumak için dolanırken sağdan soldan bir yerlerden bir çıt sesi gelir.Hiç anlam veremezsin neden olur nerden çıkar bu ses.Ama hep vardır mesela genelde tv ler çıtlar.Sonra poşet felan varsa ses çıkar.Oda da çiçek varsa onlar boş durmaz zaten.Ama hep gelir o çıt sesi hiç anlamazsın nerden gelir.Benimkiler varsayım sadece.Yoksa onlarda çıt ederek mi konuşuyorlar.

    YanıtlaSil
  6. Ya senin anlattığın gibi bir dünya olsaydı ??? hi hi :)))

    YanıtlaSil
  7. Toz: ahaha öyledir kereta. Ama öyle olması anlamsız olduğu anlamına gelmiyor, ünlü olmasam da eşeleyince çıkıyor manası.
    Halkımız kesimlerince bazen onlar üçharffli olarak da düşünülür, bilmem ki. Çıt ederek konuşuyorlarsa ben biraz çitleyeyim çekirdeği o zaman, çünkü çekirdek çok güzel, onlar da hep çıt eder. ehehe.
    Hoşgeldin bu arada, şiirlerden buraya gelmen hoştu.

    Ahu: Aslında her şey birbiriyle ilintili zaten, sadece içimizdeki Sherlock bunları dışarı çıkartamayacak kadar üşengeç..... ehehe.

    YanıtlaSil