11 Haziran 2013 Salı

Kulaklara Dökülen Melodiler

     Kelimeleri kifayete batırıp tentürdiyotlu kalemimle satırlarında gezdirdiğim o bulaşmış öfkeyi temizlemeye çalışan yağmur damlalarında rüzgara bindirilmiş düşünceleri, semaya çıkartıp iki göbek attırdıktan sonra huşu içinde tebessümlerin tepesine bindiğini gördüğüm şu hayatta, hayalarına tekme yiyen bir atın acı dolu çığlıklarını kulaklarına pamuk tıkarak duymamazlıktan gelemeyeceğini anlaması için insanlar; bir melodiyi pikabıma bırakıp göklere yerleştirilen hoparlörden insanların kulaklarına teslim etmeye çabalarken kırılmış bir notanın es sesinden dolayı ezberi bozulan melodilerin güzelliğini keşfetmeye çalışan bir sessizlik çığlığında ellerini havaya kaldırıp yanaklarından süzülen yağmuru içine çeken bir umut tacirinin ticari zekasını ütopyasından çekip kendi üzerine geçiren bir empati kurdundan alıp gözlerini kapatınca huzuru gözkapaklarından hücrelerine çekmesini sağlaması; akrebin yelkovanın sırtına bindiğinde onları gözlemleyen saniye sarkacına iki kaş göz işareti yapmasına baktığını gördüğümde, zaman, yüklemlerin öznelere bağımlı olmayıp öznelerin yüklemlere çalım attığı bir sözcük kalabalığını tam doksandan vurduğu o anın tadını bir rövaşata atarak sektirdiği hayallerini basket attığı o feleğin potasında bizi bekleyen bloklar, bazen hiç beklemediğimiz kişilerin soyutluğuna bulanmış somutluklardır aslında; bazense beklenilmeyenin getirdiği beklenilse bile o kadar güzel olamayacak bir tebessüm bombarda maksiması.


     - Derin bir nefes, birkaç dakikalık ara. Derin bir nefes, al sana efes ay pardon esef ay pardon pes et, ay yok ses et, ya da ya da dudaklarda lezzet, kafandaki sığ opsiyonları feshet. (kafiye şov, mikrofon şov, tontonton darnenel ton.) -


     Reklam dolu çığlıklar, çığlıklar dolusu reklam. Nemalanan kelimelerin bu sıcakta neme maruz kalmasının getirdiği hüzün; insan beyninin ekolojik dengesini bozup sıcaktan su buharına dönüşen düşünceleri soğuk bir suyla dondurmaya çalışmasından etkilenmediğinden dolayı bir bardak su almaya üşenir olduk, tuvalete gitmeye üşenmediğimiz kadar. Demlenilen çayla demlenen düşünceler zelzeleyle uçup gidince zihnimizin kıskaçlarından, durup düşünmeye başlayamadığımız şeyler bizi durdurmaya ve ileri gitmemizi engellemeye başlar. Tıpkı, iğrenç çevrilen bir kitabın yazarına getirilen eleştirilerin yersizliği gibi. İstediği kadar çevirse de iğrençlikten kurtulamayan yazarın iğrenç üslubu gibi. Kısacası, orijinalini bilmeden yargıya götürmek, celladın eline kalemtraş vermek kadar gereksiz ve saçma bir eylem halini alır hayat denen kaykay pistinde.


     Şarkılar olmasa, iğrenç sesimizle o şarkılara eşlik etme güdümüz olmasa, şarkıların ruha enjekte ettiği o tanımı anlamla buluşturulamayan garip duygular olmasa, bu dünya yaşanılamaz bir hal alırdı; tıpkı telvenin içinde yaşama tutunmaya çalışan kehanetler gibi. Tıpkı; "tıpkı" ile başlanılan cümlelerin önermeye çalıştığı saçma örneklemeler gibi. Tıpkı, tıp dilinde "orkinos" adında orklara karşı aşk besleme diye bir hastalık olduğu gibi. Ya da şaka yaptığım gibi. Öyle şey mi olur? Çok mu Yüzüklerin Efendisi izledin? İstediğin kadar izle, öyle bir şey olması için bütün duyularını buzdolabına kaldırıp üzerine sifonu çekmen gerekir. Sonra o sifonu alıp kanalizasyona fırlatmak. Sonra kanalizasyondaki Doktor Connors'a mesaj atıp onu sürüngen koluyla uzaklara sürmesini istemek. Onlar da kurtarmaz. Kurtadam da.


     İlk paragraftan sonra okumaya devam edeniniz kaldıysa ya da buraya kadar gelebilecek gücü zihninden sarkan nöronların apsislerinden aldığı kuvvetle sabrına tokuşturanınız varsa, iç içe geçen kelimelerin tatlı ambiyansını içinde hisseden varsa, melodileri kafasına tokuşturan varsa, hatta okurken bu yazılanları diline bir şarkı dolayan varsa hepsine benden tomarlar dolusu tebessüm. Biraz da selamet belki. Selam et! - of :( -


     Düşüncelerin düşünce dirayetinden direnmezsen, denklemden dışarı def ederler; defineni ve dirliğini hiç düşünmeden determinantından dehlemeyi denerler; dik dur o sebepten. - Kafiye canavarı, klavyeyi ele geçirdi. SOS vereceğim Rihanna SOMEBODY HELP ME? diyecek mi? -


Gelip dökül plağıma.

8 yorum:

  1. Bazen,seni okumak , sanki iki kolumdan tutulupta okyanusların derinliklerine atılmışımda nefes almaya çalışarak ve çırpınarak yukarıları çıkıyormuşum gibi oluyor mazbut dişi :):)

    YanıtlaSil
  2. gündem malum ama bu ara iyi geldi bak bu yazı. kafamı dağıttı biraz :) eline sağlık Beyza..

    YanıtlaSil
  3. kelimelerin büyüsü.. bir şeyler kaptım yazından, diye kandırıyorum kendimi. ama iyi geliyor, iyi geliyorsun bana beyza.

    YanıtlaSil
  4. Kurgu Roman: Ne tatlı bir betimleme o öyle. Belki kelimelerim aynı zamanda bir can simidi görevi de görür, why not?

    Serdar Durdu: Kafayı boşaltıp daha rahat bir zihinle düşünmek, daha tebessümlü kalmak. Sevindim!

    SDarko: Bazen ben de ne yazdığımı anlamıyorum, diyormuşum. ahaha. Bir bilinçaltı seviyesinde buluşup ben sana anlatıyorumdur bir şeyler, anlıyorsundur da farkında değilsindir belki.
    Ne mutlu!

    YanıtlaSil
  5. Hahaaa Beyza yaaa özlüyorum yazdıklarını :) Okuyunca özlediğimi fark ediyorum :))

    YanıtlaSil
  6. Ne güzel özlenebiliyorsa yazdıklarım. Mutlu ettin Ahucan.

    YanıtlaSil