12 Aralık 2013 Perşembe

Matruşkalaşan Bu Hayata Nanik Çekesim Var

     Fırıldak gibi dönen rüzgarla düete tutuşan dişlerin tıngırtısında ortaya çıkan müzikal atmosferin içine kendiliğinden karışan sızısında hayatın bir tatlı tuzlu ekşili tavuk tadı var sanki. Yoksa Çin malı mı bu hayat dediğimiz ne idüğü belirsizliklerin imite ettiği zaman çizelgesinde sendeleyen yaşam eğrilerimiz? Hayatın içindeki gereksizliklerimizin oluşturduğu gereksinimlerimizden doğan bu solucan deliğinin içine düştüm, Zaman belki seni böyle aldatırım; ama öncelikle biraz kilo vermem lazım, solucan deliğini kim bu kadar dar yapmışsa...


     Pembeleşinceye kadar kızarttığınız yalanları yakmaya başladığınızda samimiyetiniz zehire evrimleşerek panzehrini bilinçaltınızın kilerindeki saf alkolün içindeki temizleme jeline sakladı, namusu elden gitmiş zihne bir mesaj mahiyetinde. Ve böylece, hayatın çözümlenememiş saklambacı başlamış oldu. Saklanan belli değil, arayan da yok zaten, aptalca maskesi altında içsel kaygılarımıza doğru çıkabileceğimiz bir yolculuğun simgesi oldu bu! Ya da sadece zırva. Bazen çoğunlukla zırva. Zırıl zırıl içinize işlemiş bir zırva. Zırlatanlardandan. Yankıkıkı. Kakakakararakikikikiriri.

     Zamanın buzullaşmış parmaklarında, çalınmamış tonlarca nota birikmiş. Söylenmemiş söz kalmamış da, yanlış kişiler için israf edilmiş ve isal olmuş sonunda. Hayat, parmak uçlarımızda çalmayı bilmediğimiz bir şarkı, görmeyi bilmediğimiz bir renk, tatmayı bilmediğimiz bir yemek olmuş sonunda. Bir bardak da kalmamış ortada, belki de hiç yohmuş, var olmak için bizim inanmamızı beklemiş aslında. Kimse inanmayınca da, "ekspektopatronaaağm" diyerek bir tavşan figürüne dönüşerek uzaklaşmış bu boyuttan, bu saçmalığın kapladığı gerçeklikten uzak karmaşanın oluşturduğu kaosun dumanlarından.


     Gerinerek tokadı yapıştırdığımız üçüncü tekil şahıs hallerimizin matruşkalaştırdığı bu hayatın içindeki bütün o ismi konulmamış ahmaklıklara nanik çekesim geliyor.


     Mimiklerin içinde kendini dağlayan o dağ gibi adam hallerini bağdan kovduğun gün, üzümcünün kölesi oldun. Siyah üzümü sevmediğin halde onun için yeşilden vazgeçtin. Sonra bir baktın, vaz değil ar geçmiş. Ah etmiş içsel benliğin, kâh koşarken kâh takılıp yuvarlanmışsın yerde, pişmanlıkların ardında seni var etmiş. Birikimlerinle biriktirdiğin bitkisel hayat hallerinle fazlasıyla dar geçmiş. Parazitler beynini mahvetmiş ve fark ettiğinde çoktan zaman seni kaybetmiş. Kadran uzaklaşmış senden, hayat üzerinden kâr etmiş, artık seni Halit Ayarcı bile kurtaramaz; çünkü Pasaparola bile seni pas geçmiş.


     Çünkü azizim, çürümüş buradaki insanların içindeki masumiyet. Buzdolabına konmamış demek ki, e oda sıcaklığına maruz kalınca küflerin taarruzuna uğradı tabi. Ben demedim mi o çorapları kaldır oradan diye?! Bir saniye, devreler karıştı, frekanslar klavyede açıları değiştirip yanlış dalgalardan sıçradı ekrana. Çekirge misali, belki bir gün oturur rayına, sandalyeyi çekecek bir centilmen bulursa, akrep yelkovanı alıp kaçmaya kalkarsa bu diyarlardan Zaman da gider belki, bir anlık aldanışların galeyanına uğrayıp bırakır bizi bir anlık. Alınma; ama biraz sıkıldık senden Zaman. Çarklarını alıp kafana geçirmeden şu ekseni biraz kaydırsana.


Kısacasına bağlanamayacak bir albüm kısacası, The Light The Dead See.

12 yorum:

  1. heey bak potter da çömlek çömlekçilik filan demek.
    yani harry potter doğru demişin aslındaa.
    :)
    gelcam yinee.
    :)

    YanıtlaSil
  2. Aaa öyleymiş cidden. Ben de onu; biçim değiştirme=büyü=filmden bir sahne=Harry bağdaştırmasından yapmış idim, farklı yerlerden de bağdaşıyormuş demek, o zaman bizler de bağdaş kuralım. ahaha.
    Beklerim.

    YanıtlaSil
  3. delisin kızım sen.

    :)

    şu video şeysinin üzerindeki paragrafı ezberlemem an meseli ya çok okudum. anlamadığımdan mı yoksa hoşuma gittiğinden mi bilemedim artık :)))

    yazının başlığıdır işte isminin yanındaki jacktir hepsi harika beyza. görüşürüz yinee :)

    YanıtlaSil
  4. az gelsen de çok formdasın yaaaa.

    masumiyet de en çok bize lazım olan şeey.
    :)

    YanıtlaSil
  5. Çürümüş masumiyetimizin kokusunda boğulucaz diye korkuyorum.

    YanıtlaSil
  6. k. prens: Vay vay, kimler gelmiş, hoşgelmiş, sefaları fotoğrafındaki papyona tıkıp da gelmiş... ahaha.
    Demek ki, bilinçaltı seviyesinde seninle "Zaman akışkanlığını alıp tuvalete akıtasım var"ın daha edebi şeklini, masumiyetsizliğin analizinin daha ciddiyetsiz halini konuşmuşuz ve senin de hoşuna gitmiş.
    Teşekkürler!

    deeptone: Teşekkürler the man's deep.
    Masumiyet, her eve lazım.

    Pembe Kereste: Boğulamayız; çünkü o çürüdükçe biz de kokuşuyoruz, kötü bir kokuya alışan burun hücreleri gibi biz de alışıyoruz onun varlığı veyahut da varlıksızlığına.

    YanıtlaSil
  7. mütevazilik eksikti dedim bi papyon takalım o vakit :) öyle de denilebilir yoğun insan :) özletme :)

    YanıtlaSil
  8. yine harika döktürmüşsün !" Ben demedim mi o çorapları kaldır oradan diye?! Bir saniye, devreler karıştı.." kısmında koptum resmen..ilahi sen!
    yetmezmiş gibi yandaki tweetede...

    "Doğmamış kitabımı sezeryanla aldırdığım zaman edebiyat aleminde postmodernizmin portatif postacısı ilan edileceğim."

    YanıtlaSil
  9. Ceren Deren: Ay, kitap ismi gibi isim. ahaha.
    Ama karıştı devreler bir anda.... ahaha.
    Sevindim güldürebildiysem!

    YanıtlaSil
  10. Güzel olmuş, şarkı seçimin de aynı şekilde.. :)

    YanıtlaSil
  11. Şarkı, albüm müthiş ya!
    Teşekkürler filmist.

    YanıtlaSil