11 Ocak 2014 Cumartesi

Sarmaşıklaşarak Tarzan'a Selam Çakan Kelimeler

     Başa saplanıp ölümcül bir hançere dönüşerek sinir uçlarında kendi heavy-metal konserini veren sincapların kafa sallayışlarıyla bir ağrıya dönüşen zihin karalamacasının çevresinde dolandığı günlerin ortasından bir yerlerden, belki de çeyreğinden, Zenci Gırtlaklı Sincap'a selamlar!


      Zamanın kırlangıçlardan çaldığı kırılmış huzur taneciklerini saniye sarkacının celladına hediye olarak verdiği günlerin bertaraf ettiği zaman yanılsamalarından kaçarcasına ileriye doğru koşuşunu uzun cümlelerin ardındaki derin vurdumun duyularındaki duyarsızlığa gizlerken klavye, giderek değişen günümüz hiyerarşişinin bazı kesimlerin akına bulanmaya çalışışını görmekten kendini alamaz yine de, vuran duyar da bir şey yapamaz cinslerinden günlerdeyiz yine. Anlamak için bakmaktan ötesine ihtiyaç duyuyoruz. Anlamak için alıp kafasını klozet kapağına çarpılası günler.


      Of, söylenilmek istenirken bir ana fikre bağlanma kaygısına dönüştüğünden dolayı anlamının derinliklerini kaybeden ve bu kaybı içinde bir yasla kutlayan kelimeler, arka fonlarına aldıkları Jamie Cullum ile dans ederken bir anda kendilerini Cem Karaca'nın "Hayat ta hiçbiir şeyiiim az olmadıı senin kadaaar." - melodik okunası - deyişindeki o iç ürperticilikte bulurken, şaşkın ördek yavrusuna dönüşüp bir martıya evrimleşerek kendilerini yatay çizdirip dikey okuturken "görünenin gerçekle alakasızlığı"na bir göz kırpmaya çalışırlar kendilerince, görebilene.


      Kelimelere dökülmese bile varlığı hep bir yerlerde olduğu bilinen o şeylerin, "şey"leştiği ve somutlaştırılamadığı zamanlardan, zararlarını gözlerimizin ortasında işleyip kârlarını cep içi ceplerine gizlediklerinden, kömür gibi yanan bir melodiye doğru gidesi geliyor klavyenin sonunda "of" diyerek.


      Mahrum olduğu mahsun hallerin mahmurluğunu anlayamadığından dolayı akreplere inip onları benjo-laştıran ve sonunda zihinleri aptallaştırmaya çalışan, bu aptallığı ahalinin önünde bir Karagöz-Hacivat oyununa mâl etmeye uğraşırken daha da göze sokuşturan bıyıklarının arasına kan bulaşmış, okunmuş mendil uzatayım mı?


     İstifini ziftten ayırıp zikrine aktaramadıkça insanlar, ütopya devam edecek uçuşan zihinlerin kanat çırpışlarında. Ah, kavramlara takılarak onların altında ezilen ruhları patlican ezmesi kıvamına gelen insanlar, kuşların tepesinde başka diyarlara göç etme fikrine ne kadar uzaklıktasınız? Bir itiverelim itinaylan, vuralım kafalara davaylan, lan lan...


     Ümitlerini koynuna alan bir melodinin geçmişten fırlayıp kulaklarımızda eski bir dost gibi ağırlanmasının getirdiği hafif tebessümler, kasetten fırlayan o ezgisel kırıntılar, takip edersek bizi, zihnimizin şekerden evine ulaştırabilir, belki de, kim bilir?


     Şarkıları eskiten yapım zamanları değil, dönemi yaşanmışlıklarına dair taşıdığı izlerdir. Bu yüzdendir ki, yıllanmış o şarkılarla buluşunca şahsımıza münasip ruh çizgilerimiz, zaman makinesine binip kendini o dönemin dönemeçlerinden dönüp çılgın profesörü bulacakmış gibi hisseder. - Dönemsel başarı yakalamak amacıyla parasal kaygılarla ortaya çıkan angutsal şarkıları bir kenara ayıralım, onlar çıktıklarıgüneskiyen-gillerden. -

     Tık sesleri ile yükselen melodilerin kulaklardaki pası silişlerini bir vals ile taçlandırmalarına o zaman! Hoşça değil, boşça değil, boşnakça değil, tebesümle kalın.


    - Sarmaşıklaşarak Tarzan'a selam çakan zihin hücrelerinin içinde saklambaç oynayan o düşünceler, sobelenmek için doğru zamanı bekler, o yüzden boşa arama. 3'e kadar sayıp elindeki zarı at, belki Jumanji bu sefer senden taraf olur. Tarzan, çak bir beşlik. -



Nostalji demişken, küçüklük şarkılarından, kliplerinden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder