8 Haziran 2014 Pazar

Kafiyelerde Koşarken Kötü Kadın Kahkahana Çalışmalısın

     Zor zamanların devinimlerini kor ateşler içinde yüreğimin derinliklerinde yaşıyor gibi hissediyorum. Yüreğim acıdan, beynim öfkeden patlayacak gibi. Sonra geçiyor, günübirlik bir farkındalığın köşesinden tutunup aşağıya doğru salınıyormuşum meğerse, salınıyormuş günümüzün duyargalarına kadar duyarlı zahiri insanlık manzaralarına konuk oyunculuk yapan filozof kılıklı şarlatanları.


     Ölmedim, yaşıyorum! Biraz telaşlı, çokça telaşsız, bir anka kuşunun kanatları altında huzura çalınmış melodileri aldığım gibi pikabımın iğnesinin ucundan kanatlanıyorum sonsuz bir uğultunun karmaşasının döküldüğü bu yağmurlara. Uzun cümlelerin kurulduğu kurak topraklara çekiliyorum, bu buzdan heykellere görücülük yapan günümüz kaos ortamındaki yaşam mücadelesinin ortaya çıkarttığı zombi-vari insanlık kırıntılarının içine doğru.


     Anka kuşunun dökülen tüylerinden kendime bir taç yapıp, kuş dili bilmenin faydalarından da yararlanarak kendimi kuşlar aleminin kraliçesi ilan ediyor ve Angela'dan özel olarak sipariş ettiğim kanatlarımı bir süperkahraman edası ile sırtıma geçirip Redbull'suz uçuyorum göklerde, Amy Winehouse görse belki kıskanır, o derece sakin bir dinginlikte. Belki de dingillikte. Desibelsiz bir şarkının çığlıkları içinde samba yapıyorum. PAOV. - desibelsiz şarkı efekti zaar ya da efekti kılığına girmiş bir casus! -


     Kafiyelerde koşuyorum. Rediflerde. Şiir kokan kelimelerde. Ya da sade bir zırvalığın içinde. Zerzavatçıdan aldığım sebzelerin ağırlık yaptığı çantamın içinde. Boynuma asılmış camdan aşağı sarkan sicimin dibinde. Likit hayallerin buharlaştığı bu ateşlerin kavurduğu hayallerin dibinde. Bir parça limon sıkıp üzerine tuzla buz edilen derinliğin, boşluktan daha az yer kaplayan insanların elinde yok olmasının bilincinde, küfürsüz küfürlerle metaforlaşan durum hikayelerinin sonucuna tanıklık etmenin üzüntüsü ve kederinin derin hançer izlerinde.


     Gel otur bu toprağın üzerine, böcek çıkmayacak diye söz veremem belki; ama gözlerini kapattığında içindeki kaosun bir anda patlayıp yok olacağını söylebilirim. Düşüncelerin savaşını en iyi uçan tekme atan kazanır! Şiddetten yana insanlar olmasak da, hiddetin peşinden koşarak soyut tavırların somutlaşıp suratımıza bir şaplak atmasını da engellemekten aciz insanlarız. Aslında insan hep aciz. Ama arsız da. Kansız değil de, kafasız çoğu zaman. Cansız değil de, kalpsiz inan. Pervanesi olmasa da insan, bu hayatta uçabilir istediği zaman.


     Gün aydınlanırken bırak, suratına da yansıtsın ışığını. Sidikli olmazsın korkma, sadece biraz gözlerin kamaşır. Sevin, zaman ilerledikçe sen değil, kötü anıların aşınır. Bazı zamanlar şeytan yürekten mutlulukları aşırır. Ama çıkış yolunda yolu karıştırıp gideceği yönü şaşırır. Ve hep bunlardan kimse yokken sırtın o ulaşılamayan noktası kaşınır. Hayat bazen ağrıtabilir başını, gayet doğaldır. Gülmeyi bilirsen sonunda, hayat üç yüz kilometre hızla kaldırıma yapışır. Kötü kadın kahkahana iyi çalış; çünkü bu anlara en çok o yakışır. 


Dinginlik demişken.

8 yorum:

  1. maleficent buraya da sızmış ahaha.. özlemişiz yine, yeniden :)

    YanıtlaSil
  2. Yazılarını özlemişim.yorgun değilken okuyup yorumlamak istiyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Serdar Durdu: ahahaha, öyle düşünmemiştim, bilinçaltı seviyesinde demek...

    CEREN DEREN: Teşekkür ederim efenimmm. Blogunu tamamen kapatmışsın, artık geri dönüş yok herhalde?

    YanıtlaSil
  4. Olumsuzluklar yürekledeki mutlulukları götürmeden hep hazır olalım yaşama olabildiğince.
    ps;kelimelerle oynama tarzın benzersiz.

    Yok blog yazmıyorum en başlarda yaptığım gibi sadece okuyorum.

    YanıtlaSil
  5. Hayat sömürmeden bizi, biz sömürelim olabildiğince.
    ps'ine teşekkür edicim.

    Belki bir gün dönersin tekrar, belli olmaz.

    YanıtlaSil
  6. Çok açıyorsun arayı çoook
    :)

    YanıtlaSil
  7. Çok değil ya, cetvelle ölçünce daha birkaç santimlik yerim kalıyor.

    YanıtlaSil