Bazı günlerin anlamsızlığı ve önemsizliği gözardı edilemeyecek büyük paydalara bölünerek bileşik kesir silüetinde dahil olur hayatın denklemine. Çarpılmışa dönen bakışların çıkarımlarıyla toplanan düşüncesiz tavırlarsa bu sırada böler gözkapaklarını, uykudan ayırır, integralini bile alsan o yorgunluğu gidermek için bir kova dolusu pi sayısına ihtiyaç duyarsın. Sonunda 3,14 ile 3,5 atmak istemiyorsan, düşünceyi sıyır gözkapaklarından ve kapat onları. Hayat meyvesini bazen sebze olarak sunar sana. Hayatın da gösterip vermeme şekli bu olsa gerek, alışması bir mektubun süre zarfına katlanmasında ya da zarflardan bir dizilim oluşturup domino taşları gibi yıkılmasını izlemekte olabilir. Yıkmadan çünkü; yenilenemezsin bazen.
Ya bir parça sonsuzsundur bu hayatta ya da birazcık sıfır. Limitinin nereye gittiğine bağlı, sınırlarla kendini bir kafese kapatırsan noksanlığı üzerine geçirmişsin demektir. İlahi noksan, ne fark eder ki hiç yoksan? Hayat çok bayat, bir mikrodalgaya at bakayım belki düzelir. - Alınan son haberlere göre olmayan sopadan bir bela üzerime doğru okunmuş, birazdan kusup geleceğim ben. -
Tütsülenmiş nazarını kahve falındaki gözler basmışsa, sen de telvene parmağını batırıp alnında bir kamuflaj oluştur. Böylece medyumluk aleminde "tütütüüüğ, oldu da bitti maaşallah" kıvamında bir yer edinirsin kendine. Köstekli saatinin kadranı bozulmuşsa umursama, bazen köstek olması gerekir zamanın sana. Zaman her şeyin ilacı değil, zehridir bazen. Panzehri ise bardağın dolu tarafında, kafana boşaltıp serinlesene, çalkalamadan içme ama.
Gözünü bu sefer bodosloma daldır, belki lodosa tutulur da peşinden seni götürür uzaklara. Bir bulutun üzerine binersin ve peşinde nikotine bulanmış zifir, "amaaan petrol, canıııım petrol" melodisi. Yuvarlak gözlüklerin olmasa da uçarsın sen de, bazen Nimbus 2023 olmasa bile gökyüzü semasına davet eder insanı. Ayıp olmasın diye bir pasta götür sen de yanında, çayı kaynatmıştır bulutlar, dumanlarıyla salınan bir düete batır sen de zifirini. Tebessümleri boşalt suratına da anlasın bardağın dolu tarafının kıymetini. Müsait bir yerde in sonra, uçurtmaya binersin, daha dinazor şeklindeki bulut var zaten. Gandalf'a söyle o dinazorumsu uçan kuşumsulardan da yollasın bir tane, çok yardımsever bir şey o, ay yerim.
- Frodo'suyla, Gollum'uyla seyir zevkine dahil eder misin beni Orta Dünya'na? + Yüzüğümü sallasam Aragorn, sallamasam Legolas. Sen yüzük diye parmağına lego as. ( Bir "hönk" haline karışmış ifadesiz surat efekti alayım buraya.................. )
Nazarlarla saklambaç oynarken kem gözlere yakalandım geçenlerde. Tam üffürmeye çalışırken ağzımdaki naneli sakız uçup kem gözün kapağına değerek orada bir "tısssss"ladı. Sakıza alerjisi varmış. Kem gözlere priz bağlayıp fiş taktım ben de, elektrik faturasına dostlarmış aslında. Elemterenin fişiyle hayat çok kolay. Kurşunu dökeyim derken halıya sıçrattığım günden beri alt komşuyla aramızda bir delik oluştu, komşu komşunun külüne muhtaçtır diye boşuna dememişler; o dökülen kurşunla evine giren hırsızı vurmuşum ben de. Bizde böyle; "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O da bütün apartmandır."
Kelimeler zihnime üç yüz kilometre bölü saat hızla çarparken bir trafik kazası olacak diye korkan nöronlarım kendilerini "trafik polisi" ilan edip kalbimin "açık otobanı"na bir düzen getirmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki "En iyi düzen, düzensizliktir." mantalitesindeki zihnim bu yerleşkeyi parçalayıp içindeki nöronları da bir güzel pataklamak için Dövüş Kulübü'nü kurmaya karar verdi. Ortaya alyuvarlar sıçramadan kanımın trombositlerini kurtarmam lazım. Biyokimyasal bir fizikçi bulun da el atsın şu işe. Yoksa dal sarkacak; ama kartal kalkamayacak.
Sadece Bir Tık ile Devamı Ekranınızda Tatatam! »
Ya bir parça sonsuzsundur bu hayatta ya da birazcık sıfır. Limitinin nereye gittiğine bağlı, sınırlarla kendini bir kafese kapatırsan noksanlığı üzerine geçirmişsin demektir. İlahi noksan, ne fark eder ki hiç yoksan? Hayat çok bayat, bir mikrodalgaya at bakayım belki düzelir. - Alınan son haberlere göre olmayan sopadan bir bela üzerime doğru okunmuş, birazdan kusup geleceğim ben. -
Tütsülenmiş nazarını kahve falındaki gözler basmışsa, sen de telvene parmağını batırıp alnında bir kamuflaj oluştur. Böylece medyumluk aleminde "tütütüüüğ, oldu da bitti maaşallah" kıvamında bir yer edinirsin kendine. Köstekli saatinin kadranı bozulmuşsa umursama, bazen köstek olması gerekir zamanın sana. Zaman her şeyin ilacı değil, zehridir bazen. Panzehri ise bardağın dolu tarafında, kafana boşaltıp serinlesene, çalkalamadan içme ama.
Gözünü bu sefer bodosloma daldır, belki lodosa tutulur da peşinden seni götürür uzaklara. Bir bulutun üzerine binersin ve peşinde nikotine bulanmış zifir, "amaaan petrol, canıııım petrol" melodisi. Yuvarlak gözlüklerin olmasa da uçarsın sen de, bazen Nimbus 2023 olmasa bile gökyüzü semasına davet eder insanı. Ayıp olmasın diye bir pasta götür sen de yanında, çayı kaynatmıştır bulutlar, dumanlarıyla salınan bir düete batır sen de zifirini. Tebessümleri boşalt suratına da anlasın bardağın dolu tarafının kıymetini. Müsait bir yerde in sonra, uçurtmaya binersin, daha dinazor şeklindeki bulut var zaten. Gandalf'a söyle o dinazorumsu uçan kuşumsulardan da yollasın bir tane, çok yardımsever bir şey o, ay yerim.
- Frodo'suyla, Gollum'uyla seyir zevkine dahil eder misin beni Orta Dünya'na? + Yüzüğümü sallasam Aragorn, sallamasam Legolas. Sen yüzük diye parmağına lego as. ( Bir "hönk" haline karışmış ifadesiz surat efekti alayım buraya.................. )
Nazarlarla saklambaç oynarken kem gözlere yakalandım geçenlerde. Tam üffürmeye çalışırken ağzımdaki naneli sakız uçup kem gözün kapağına değerek orada bir "tısssss"ladı. Sakıza alerjisi varmış. Kem gözlere priz bağlayıp fiş taktım ben de, elektrik faturasına dostlarmış aslında. Elemterenin fişiyle hayat çok kolay. Kurşunu dökeyim derken halıya sıçrattığım günden beri alt komşuyla aramızda bir delik oluştu, komşu komşunun külüne muhtaçtır diye boşuna dememişler; o dökülen kurşunla evine giren hırsızı vurmuşum ben de. Bizde böyle; "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O da bütün apartmandır."
Kelimeler zihnime üç yüz kilometre bölü saat hızla çarparken bir trafik kazası olacak diye korkan nöronlarım kendilerini "trafik polisi" ilan edip kalbimin "açık otobanı"na bir düzen getirmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki "En iyi düzen, düzensizliktir." mantalitesindeki zihnim bu yerleşkeyi parçalayıp içindeki nöronları da bir güzel pataklamak için Dövüş Kulübü'nü kurmaya karar verdi. Ortaya alyuvarlar sıçramadan kanımın trombositlerini kurtarmam lazım. Biyokimyasal bir fizikçi bulun da el atsın şu işe. Yoksa dal sarkacak; ama kartal kalkamayacak.
Limon Ağacı diye bir kitap da var. Tesadüf mü? Tehlikenin farkında mısınız, isim kıtlığı yaşamaya başladık. Tıpkı ingilizcedeki bütün küfürlerin "Lanet olsun." olması gibi bu durum.........