Hayat, pamuk ipliği ile kendini asmaya çalışan bir karınca gibiydi. Gökyüzü, adalet yerine sadece yağmur getirirdi bizlere. Güneş, balçıkla sıvardı gözkapaklarımızı. Ve o yağan yağmur deyince kirpiklerimize, asit olup erirdi, yakardı hücrelerimizi. Ve bu gökyüzü, her gece yıldızları kapatırdı üzerimize. Üzerimizde ise, soğuktan titreyen dişlerimizin tıngırtısı. Ve içimizde, yavaşça kendi kusmuğunda boğulan kanımızın ağır çığlıkları. Bu çığlıklarda, söyleyemediğimiz bir şeyler var. Bir şeyler var bu uğultusunda eritilen mistik hallerinde hayatın. Uçan tekme atayım derken rövaşata ile hayatı ofsayta yollayan bir terzi kadar karışmış, lal olmuş hücrelerimizde kopan çığlıklar, bir melodi olup yakar kulakları apansız.
Dengesini torktan değil güneş sisteminden kovulan Plüton'dan alan biriyim kısacası. Eskizini Tim Burton'a çizdirmeye kalkışacak kadar kararmış. Gemisi, Kraken'in ölü vücudunda sindirilen bir kaptan gibiyim. Biraz manik, biraz depresif, bir tutam da deliyim. Ruhuma sıçrayan kan pıhtılaşmadan hikayemi kağıda dökmeliyim sanırım. Çünkü zamanım, zararına açık arttırmaya sunulan bir saat gibi. Tiktakları, kösteğinden bile yavaş, derinden bir haykırışa geçip kapatıyor gözkapaklarımı.
Hayatın dönemlerindeki gerilemenin yıkılışına kadar dayandım şimdilerde. Şiirlerim mürekkebi bitmiş kelimelerimden sıçrıyor satırlarıma. Ah edip vadettiği bütün o vahşetin sanrıları, gözbebeklerimde ninnilerle büyütülüyor. O büyüdükçe içimde, ben tükeniyorum yavaşça.
İsmimi bahşetmeden önce, biraz sizlere bu vehamete nasıl düştüğümden bahsedeyim. Zira, mürekkebin kırmızıya dönüştüğü bu satırlar, halamın geldiğinden değil barutun deldiği yüreğimin serzenişlerinden kaynaklı. Biraz empati ile antipatik hallerinizin üzerindeki çizgiyi soyutlaştırmayı deneyelim, ne dersiniz?
Hayatın zorluğundan yakınarak büründüğüm bu kimliğin suçunu ona yıkacak kadar âmâ değilim, çevremin ekolojik dengesindeki yıkıntıların tepesine geçmeyi ben seçtim biraz belki de. İlk göz ağrımı 21 yaşında saprofitlere armağan ettim. Ve devamında, bu titrek ellerimde bir sürü eseri yığdım humuslu toprağın killi parçacıklarına.
Anlamışsınızdır zaten, dışa vurması pek kolay olmasa da, seri üretime geçmiş sayılmasam da, ben kırmızı ojeleriyle ambiyansı kırmızıya boyayan bir sanatçıyım; afilinden arındırırsak bir katil; afiline biraz daha banarsak yanında biraz da şair. Sizlere bir sebep - sonuç ilişkisi sunarak kendimi aklamaya çalışmayacağım. Sadece içimi dökmeye ihtiyacım var, ne kadar pis olursa olsun, bu yükten bir nebze kurtulmam gerekiyor.
- Volume atacak yazı başlangıcı yaptım sanırım; ama üşengeçlik kazanırsa bu şampiyonayı... Neyse neyse. Şalterleri atmış bir silah kabzasından fırlayan kelimelerin bigudi dansına selamlar! Ciguli ile Jigglypuff! -
Sadece Bir Tık ile Devamı Ekranınızda Tatatam! »
Dengesini torktan değil güneş sisteminden kovulan Plüton'dan alan biriyim kısacası. Eskizini Tim Burton'a çizdirmeye kalkışacak kadar kararmış. Gemisi, Kraken'in ölü vücudunda sindirilen bir kaptan gibiyim. Biraz manik, biraz depresif, bir tutam da deliyim. Ruhuma sıçrayan kan pıhtılaşmadan hikayemi kağıda dökmeliyim sanırım. Çünkü zamanım, zararına açık arttırmaya sunulan bir saat gibi. Tiktakları, kösteğinden bile yavaş, derinden bir haykırışa geçip kapatıyor gözkapaklarımı.
Hayatın dönemlerindeki gerilemenin yıkılışına kadar dayandım şimdilerde. Şiirlerim mürekkebi bitmiş kelimelerimden sıçrıyor satırlarıma. Ah edip vadettiği bütün o vahşetin sanrıları, gözbebeklerimde ninnilerle büyütülüyor. O büyüdükçe içimde, ben tükeniyorum yavaşça.
İsmimi bahşetmeden önce, biraz sizlere bu vehamete nasıl düştüğümden bahsedeyim. Zira, mürekkebin kırmızıya dönüştüğü bu satırlar, halamın geldiğinden değil barutun deldiği yüreğimin serzenişlerinden kaynaklı. Biraz empati ile antipatik hallerinizin üzerindeki çizgiyi soyutlaştırmayı deneyelim, ne dersiniz?
Hayatın zorluğundan yakınarak büründüğüm bu kimliğin suçunu ona yıkacak kadar âmâ değilim, çevremin ekolojik dengesindeki yıkıntıların tepesine geçmeyi ben seçtim biraz belki de. İlk göz ağrımı 21 yaşında saprofitlere armağan ettim. Ve devamında, bu titrek ellerimde bir sürü eseri yığdım humuslu toprağın killi parçacıklarına.
Anlamışsınızdır zaten, dışa vurması pek kolay olmasa da, seri üretime geçmiş sayılmasam da, ben kırmızı ojeleriyle ambiyansı kırmızıya boyayan bir sanatçıyım; afilinden arındırırsak bir katil; afiline biraz daha banarsak yanında biraz da şair. Sizlere bir sebep - sonuç ilişkisi sunarak kendimi aklamaya çalışmayacağım. Sadece içimi dökmeye ihtiyacım var, ne kadar pis olursa olsun, bu yükten bir nebze kurtulmam gerekiyor.
- Volume atacak yazı başlangıcı yaptım sanırım; ama üşengeçlik kazanırsa bu şampiyonayı... Neyse neyse. Şalterleri atmış bir silah kabzasından fırlayan kelimelerin bigudi dansına selamlar! Ciguli ile Jigglypuff! -
Küçükken bu şarkı ile dans etmiştik... Nostaljik bir enalayzzz disssss.
Ayrıca, Skyfall, You Know My Name, Tomorrow Never Dies ve Golden Eye'a buradan selamlar. En çok Skyfall'a ama, şşşş.