Ayın karanlık yüzünün kuytularında bir kenarı aydınlanmış olan, küçük bir köşkün içinde oturup televizyon niyetine dünyayı seyreden çekirdek bir E.T ailesi hayal edin. Arada bir dedeleri ziyaretlerine gelir, bazen aile toplantıları düzenler o gün " televizyonlarında " izledikleri hadiselerden bahserdeler bu mavi-yeşil light tonundaki varlıklar. Hehh işte bu E.T ailesinin bir gün sizi kaçırdığını tahayyül etmenizi istiyorum. Ve ırkınızın ne boklar yediğini daha yakından izlemeniz için sizi televizyonlarının karşısındaki bir koltuğa oturttuklarını getirin gözlerinizin önüne, biraz da gözbebeklerinizin. Dünyanın girdiği bu karanlık girdabın içinde yüzen kıtaları görmeye, insanlığın ölüm seremonisini dinlemeye gönlünüz el verecek mi? Sümkürükler sıçratacaksın E.T canların ilginç desenli parkelerine, benden söylemesi.
- Aslında burada " aydınlamış olan küçük bir köşk " derken " illuminati " yi sübliminal mesaj olarak zihinlerinize ilettim ben, nabeeer? -
Zaman her tiktaklamasında bir darbe daha indiriyor insanlığın ayakta durmaya çalışan, kanlar içinde haykıran o naif ve safi duygularına. Parayı veren artık sadece düdüğü değil akla gelebilecek bütün enstrümanları çalabilecek hale geldi. Yavaş yavaş. Tadıını çıkara çıkara. Rütbesel kuvvetin verdiği kitlesel gücün hakimiyetiyle. Birazcık da manimanimaniğ mastbi fanilemeyle.
" Sizi fani pezevenkler, küfürün en çok yaraştığı tezeksikitirler. " diye bağırdığını duyuyorum E.T amcanın sinirler içinde yukarılardan. Senariste küfürler yağdırarak ağlıyor belki de bir taraftan. Yönetmeni tebrik ediyor en gerçekçi şekilde sunduğu için bu lanet olası hikayeyi. Sonunu görmekten korkuyor biraz da. Aslında sonu malum fakat sona gelene kadar katledilecek değerleri görmek istemiyor belki de. Belki de içindeki o E.T duygular kaldıramıyor gördüklerini, o minik buruşuk yüreği dayanamıyor yitip giden değer yargılarının kaybolduğu boşluğa tanıklık etmeye.
Biz rahatız bu esnada. Bu kaosun ortasında farkına varmıyoruz hiçbir şeyin. Fark etsek de unutuyoruz sonrasında. Tıpkı kötü bir kokuya alışan burundaki sinirler gibi, alışıyoruz zamanla kötü kokular yayan bu insanlığın yaptıklarına. Alışmasak da salağa yatıyoruz belki, düşünmüyoruz olanları. Düşünmek istemiyoruz. Elin E.T'si bile anlarken, biz bir boku anlamıyoruz anlayacağınız.
Yalnız yıllar bu E.T'lere ne kadar da iyi davranıyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder