Hayat bu aralar, dinlemediğin aptal bir pop şarkısının diline dolanması kadar sinir bozucu ve bir kase dondurmanın koşulsuz önüne sunulması kadar mutluluk verici bir hal aldı. Zıt kutupların ortasında dolanan bir mülteci olarak sıfatlandırabilirsiniz beni. Kâh kahkahalarla gümletirken basmış olduğum metrekareleri kâh bir kitabın sayfaları arasında gözyaşları içinde boğulabilirim. Karşıdan karşıya geçerken bir anda fikrimi değiştirip ters yöne doğru depar atabilirim. Ruh halim bukalemunvari bir silüete büründü, renk değişimi gibi his değişimi yaşamaya başladı.
Gececil. Gece sevdalısı. Karanlık aşığı. Psikopat şahıs bendeniz. Lakin emosal faktörlerden ırak bir şekilde, pesimistlikle aramda kilometrelerce uzaklık bırakarak seviyorum bu huzur kaynaklarını. Minik bir ışık huzmesinin aydınlattığı karanlık odayı. Ekranın ışığının eşyalara vurduğu o dingin zamanları. Su birikintisine yansıyan o ışık parçacıklarını. - Ve bu sırada kulaklığımda hafifçe yükselen müziğin vermiş olduğu rahatlatmayı. - Buradan şunu çıkartıyorum, eğer ki kendi evim olsaydı elektrik faturalarına çok az bir katkıda bulunurdu ışık faktörü. Kitap neyin okuyacağım zamanlarda açılırdı anca kendileri.
Kitap okumayı sevmeyen, film izlemekten hazzetmeyen insanlar benim gözümde yaşamayı bilmeyen angutlardır. Bu tıpkı şey gibi; dondurmayı sevmeyen, çikolatan nefret eden bir çocuk olmak gibi. Ya da rahat bir şekilde nefes alabildiği halde, ruhu suni solunum cihazına bağlanmış bir kronik-salak gibi. - Sütlü Nuriye'yi tatmamış biri olmak gibi ehehe. - He bir de yalanın çepeçevre sardığı, her kelimesinin içinde yalancılığın tohumları yeşeren, insan sıfatına bürünmüş yalanın ayaklı hali gibi dolanan karaktercikler angut profiline cuk diye oturan cinstendir. Angutlarla hayat zor yahu. Eğer çevrenizde böyle gereksiz insanlar var ise, onlardan kurtulmaz iseniz, sizi de angutluğa sürükleyebilirler. Angutus oktavyus silisyum. - Kendimi bir an Harry Potter'da büyü yapan bir Gryffindor gibi hissettim ehehe. -
Hayat zor yahu. Hele Turkcell'liyseniz hayat size daha bir zor, daha bir geçirgen. Fakat hücre zarı gibi seçici-geçirgen değil o her koşulda, seçim yapmadan geçirgen. - Sayısal öğrencisinden gelen demeçlerle şaha kalkan biyolojik bilgilerine selam olsuun. -
Bayadır yazmıyordum. Bunun için vicdan azabı çekiyordum. Ruhumun derinliklerinde bir taş gibi taşıyordum bunu, her nefes alışımda içime çöküyordu azaplanış. Bugün klavye bağırdı artık bana, başına geçmem için emirler yağdırdı. İlk sövüş sayış seanslarından sonra üslubumu toparladım ve tekrardan karşınıza geldim. Hoşgeldim. Hoşbuldum. Sefalarımı da aldım geldim. Ve şimdi gözlerimde bir parıltıyla karalamacama son verirken, derin bir nefes alıyorum. Diyaframı düzleştiriyorum ve - sanki ben demesem yapmak aklınıza gelmeyecekmiş gibi - kendinize iyi bakın, diyorum.
O angutlar benim de çevremde ne yazık ki var. Hatta kendileri kitap okumayıp film izlemeyip beni yerden yere vuruyorlar. "Bu kadar kitap okunur mu? Akşam onca güzel dizi varken sen kitap mı okuyorsun? Gene mi film izliyorsun? Ne anlıyorsun bunlardan?" diyorlar. İşin komiği ben öyle aşırı kitap da okuyan biri değilim. Ortalama ayda bir iki tane anca. Film izleme konusunda zaten yorum yapmıyorum :) TVlerdeki dizilere 2şer (reklamlarla beraber) saat ayıracağıma kötü bile denk gelse film izlemeyi tercih ederim. Bırak o angutlar yaşasın. TV kültürü sinema ve kitap kültürünü öldüremez (yani inşallah).
YanıtlaSilTürk dizilerinde aynı temanın yoğurulup sunulmasından zevk alsın onlar, boşveer. Sen izle güzel güzel filmlerini. Sen izlemezsen biz ne yaparız? ehehe.
YanıtlaSil