Kahve telveme çaktırmadan gizlediğim hayallerim gibi tabaktan akıp yokluğa karıştı umutlarım. 40 yıllık hatırla kombinlemeye çalıştığım ütopik fantaağziler bir melodi olup süzüldü uzaklara doğru. Bir titremenin esiri altına girdi vücudum, tarifi üç beş hüzünle anlatılabilecek bir hale geldi ruhum, sanırım birazcık yoruldum. "Hey içimdeki depresif hatun, bu kadar yeter, kovuldun!" diyesim geliyor. Ama elvermiyor durumum. Adele'in ses tellerinden östaki boruma doğru yaptığı yolculuğu atardamarımda sonlandırdı bu boğum. Yani bağdaştırırsak, bu durumda atarlı oluyorum. Oğmondüğ.
Halter kaldırmaya çalışan bir karınca gibiyim ya da boğulmaktan korkan bir deniz anası. Kendi ateşinde kavrulan bir ateş böceğiyim, kurtulmaya çalışıyorum; ama nasıl? Şair triplerine giriyorum, kafiyelerim kalemimde hafif bir sızı. Sonra iç ses dışardan bağıyor: "Kendine gelsene kızım."
Kalemimden sayfanın kenarlarına dökülen sözcükler nitelendiremiyor halimi. Karanlıktan korkan bir yarasa gibiyim, ışın kılıcıyla aydınlatıyorum kendimi. Deveyi sırtlayıp ilerlemeye çalışan bir pire gibi bir halim var, "ekspeliarmus" diyerek kurtulmalıyım artık bütün ruh emicilerin o pis ağızlarından. Sihirli değneğimi de Voldemort hacıladı zaten, bu çocuk hiç düzelmeyecek valla. Yazık ya, çok üzülüyorum. Burnunu yediğim.
Tebessümler, estetik hareketlerle havada salto atıp düşüyor dudaklarıma. İçimdeki depresif hatun omuz silkip uzaklaştırıyor duraklarımdan. Mutluluk, iki pıtısslayıp salınıyor dumanlarımdan. Anladım! Hepsi Saruman'ın tuzaklarından! Çakal.
Doludizgin bir karamsarlığa tosladım galiba; ama yazı bitene kadar sıyrıldım sıkıcılığından. Bir de ilham geldi, farkım kalmadı Tesla'cığımdan. Makroskopu icat ediyorum dostlarım, büyük gördüğümüz insanları küçültebilelim diye şıpıdakdakk. Mikroskopun tam tersi diyebiliriz. Ama daha pratik ve sevimli bu kerata.
Sadece Bir Tık ile Devamı Ekranınızda Tatatam! »
Halter kaldırmaya çalışan bir karınca gibiyim ya da boğulmaktan korkan bir deniz anası. Kendi ateşinde kavrulan bir ateş böceğiyim, kurtulmaya çalışıyorum; ama nasıl? Şair triplerine giriyorum, kafiyelerim kalemimde hafif bir sızı. Sonra iç ses dışardan bağıyor: "Kendine gelsene kızım."
Kalemimden sayfanın kenarlarına dökülen sözcükler nitelendiremiyor halimi. Karanlıktan korkan bir yarasa gibiyim, ışın kılıcıyla aydınlatıyorum kendimi. Deveyi sırtlayıp ilerlemeye çalışan bir pire gibi bir halim var, "ekspeliarmus" diyerek kurtulmalıyım artık bütün ruh emicilerin o pis ağızlarından. Sihirli değneğimi de Voldemort hacıladı zaten, bu çocuk hiç düzelmeyecek valla. Yazık ya, çok üzülüyorum. Burnunu yediğim.
Tebessümler, estetik hareketlerle havada salto atıp düşüyor dudaklarıma. İçimdeki depresif hatun omuz silkip uzaklaştırıyor duraklarımdan. Mutluluk, iki pıtısslayıp salınıyor dumanlarımdan. Anladım! Hepsi Saruman'ın tuzaklarından! Çakal.
Doludizgin bir karamsarlığa tosladım galiba; ama yazı bitene kadar sıyrıldım sıkıcılığından. Bir de ilham geldi, farkım kalmadı Tesla'cığımdan. Makroskopu icat ediyorum dostlarım, büyük gördüğümüz insanları küçültebilelim diye şıpıdakdakk. Mikroskopun tam tersi diyebiliriz. Ama daha pratik ve sevimli bu kerata.
Bu kadın nasıl 24 yaşında olur ya? Yolda görsem "30'sun kızaağm sen." derim.
Neyse, şaka bir yana. Böyle tatlı bir yazıyı tatlı bir şarkıyla sonlandırmak istedim.
Adeeeeyğl.