4 Nisan 2012 Çarşamba

Fırlatılmış Optimistlik

     Hayatın doruklarına çıkıp da iki tur atasım geliyor bazen Jack Sparrow'dan çaldığım kayıkla beraber. Zaten Jack de onu bir denizciden çalmış Gençlik Pınarı'nı bulmaya giderken. Çalıntı malın çalıntısı benimdir diyerek ben de tıkıştırdım eşyalarımı içine. Neyseciğime, konunun bezi bu taraklarda değil ama. Ben ne diyordum yia? He, hayatın doruklarında kayıkla beraber iki takılasım geldi benim. Pek bir korsan havamdayım bu aralar, uçak yolculuğu içimdeki korsanlığı dışarı fırlattı acımasızca. Ne alakaysa artık? Korsanlık zamane gençlerinin mizacına ters esasında, belki ben de dahilim buna. Ama olsun, hayatın not defterine tecrübeleri kaydetmek babında iki fink atılabilir o kayığın üzerinde. Bir bayrak sallama falan. Efendime söyleyim dürbünle kombinlemek bayrağın rengini. Bir de puslu bir pusula. Of. En çok istediğim şeyin yerini de göstersin. Şu an bu doğmamış kitabım olabilir ama. Ya da susadığım halde almaya üşendiğim bir bardak su.

     Su demişken; umarım fırlattığım optimistlikler sayesinde bardağın dolu tarafını görenler furyasına katılabilmişsinizdir sizler de. Katılmamışsanız da, katılmış gibi yaparak şurada şahsımın üzerine iki gramlık mutluluk atmış olabilirsiniz. Çaktırma. Zaten mutluluğun eldesi bence ölümsüzlüğün iksirini bulmak kadar zor ve imkana el vermeyen şartlardan oluşmamalı. Saf bir şekilde, her yerde, her şekilde karşımıza çıkabilecek hüptrik bir şeydir o, görebilene. Pek bir şekerdir de. Şükelata gibi. Hemi de beyazından.

     Şu saatte dışarıda bağırışıp çağıraşan yaşlı kadının kafasını klozet kapağına sokup Ankara'nın gobeğinde dolaştırasım geldi. Fakat, gurbet ellerde olduğumdan öfkemi içime gömdüm, o cırtlağın suratına gömmek varken. Bir kürekle yardıma gelin de, suç ortağı edineyim ben de kendime. Nefs-i müdafaa'nın mülayimleriz bizler. Öfkenin kontrolünün acizleri belki de. Ama değil de be. Ama belki de.

     Böyle belirli bir konunun buyruğu altında tıklatmayı pek sevmiyorum klavyeye, az çok belli edebilmişimdir belki zaten kendimi sözcüklerim el verdiğince. Aslında bütünlüğü en çok kaybetmişim gibi gözüken zamanlarda bile bir yakınlık vardır paragraflarımın arasında. Linkimde saklı hatırası, ilkten okuyunca nasıl anlamazsın?

- Her derdin bir reçetesi olsaydı keşke. Devaları devlerin elinde hem de deve sırtında bazısının, bulamıyorum, kovaladıkça kaçan ateş böceği oluyor karşımda, devlere özgü o figürleriyle ateş saçıyor etrafa. Shrek'in ateşli versiyonu, Fiona'nın en kızıl katmanı gibimsilerden. Klavyeninse ulaşamadığı yerlerde. Sözcüklerin yasaklandığı o minyatür şehirde. Birazcık kalbimde. Birazcık da göklerde. -


Bir Kimbra patlatalım bu şarkının üzerine. ¨Çalsın sazlar oynasın kızlaaar. ¨ 
Geleceğin Amy Winehouse'ına selamlar. Talihin benzemesin de canim. Gerisi teferruat.

10 yorum:

  1. Aaah ah :) Şu herifi katmasan olmuyo değil mi? Hayır moralim bozuluyor. Bi şuna bak bi de aynaya falan :D

    Her derdin bir reçetesi olsaydı keşke. Biri optimistlikten mi bahsetti? :):)

    YanıtlaSil
  2. Ben istemesem bile o arada sığışıyor araya. ehehe.

    Optimistlik seni biraz etkisi altına alsa keşke. Pek bir şeker olurdu yahusana. ehehe.

    YanıtlaSil
  3. öfkenin kontrolünün en acizlerinden bir kedicik soruyor; ankara mısın yoksa?
    çiholata işte mutluluğun formülü, o değil de bugün Gana'yla ilgili bir yazı okudum, kakaonun ülkesi olmasına rağmen, birçok Ganalı çocuk çikolatayı tatmamış bile, çok üzüldüm beyzacık.

    YanıtlaSil
  4. Evet Ankara'dayım. Kuzenlerin yanına kaçıştım birazcık da. ehehe.
    Yaaa. Şu an ben de pek bir üzüldüm. Varlık içinde çekilen yokluk gibi. Afrika deyince aklıma nedense şu açlıktan ölümün kapısına dayanmış çocuğun başında bekleyen akbabayla resmini çekip de çocuğu orada unutup sonrasında ödülü kazanıp da intihar eden fotoğrafçı geldi. Alakasız; ama bu geldi.

    YanıtlaSil
  5. çaresiz derdimin sebebi belli boşuna benimle uğraşma doktoor! :) sabah sabah dert çare reçete diyince neleri çağrıştırdın bana gördün mü? fena fena! damardan bağladım :)

    o değilde bardak hep dolu olmalı anacım :)

    angara nasıl? ne yapıyorsun? anlat güzel mi oralar? :)

    ay çok şarkılı yorum oluyo ben gittim! beyzam bi'gün bloga giremedim özlemişim seni yahu^^ haha öperim! :)

    YanıtlaSil
  6. Bir de güyam başlığım da optimistliğin fırlatışı.ehehe. Olsun ama; minik paragrafta alttan alta vermişim azıcık dertli başları.

    Biraz boş olsa bile hep doludur zaten o. A a, boş olamaz ki? 3 kere boş ol demediğimiz sürece.

    Arşınlamaya çalışıyoruz işte Ankara'yı. Alışverişle geçiyor biraz da günlerim. Güzel ya. İstanbul kadar kalabalık değil bir kerem. Şu sınav muhabbetinden de kaçtım 1 haftalığına ya, iyi gelecek oo. ehehe.

    Ayh, pek bir mutlu hissettim şu an kendimi. ehehe. Eksikliğini ben de hissettim fazlaca Kuulumsucan'ım. Öpüyorum çokça ben de. Bir de şarkılı yorumlarının melodisine kaptırmıştım ben kendimi, iyidir iyidir. ehehe.

    YanıtlaSil
  7. Şarkılarına taktım yazılarının.Bu şarkıyı benden başka kimse sevmiyor zannediyordum sen de görünce inan şaşırdım sevindim de :)
    Arkadaşlarıma dinlettiğimde bu ne böyle çok uyuzmuş be diyip kapattırmışlardı oysaki çok güzel bilmiyor onlar anlamıyor müzikten :/

    YanıtlaSil
  8. Sen sevinince ben de sevindim şimdi. ehehe.
    Kimbra daha Türkiye'de keşfedilmemiş bir cevher, bence. İlerde alıp başını gittiğinde hatun, o zaman utanacaklar karşında, hiç meraklanma. ehehe.

    YanıtlaSil
  9. hihihi ankarada kurudun herhalde serap görmüşsün kayık filan.
    :)

    YanıtlaSil
  10. Denizsizlik kafama vurdu belki. ehehe.

    YanıtlaSil