14 Haziran 2012 Perşembe

Böyle Salaklıklar Anca Hikayelerde Olur


     Üçüncü tekil şahısların en uzakta kalanıydı o. Bazen var gibiydi, çoğu zaman yoktu hayatında. "Esterabim" gibi esti hayatına ve altüst etti bütün gerçekliğini. Bir parça da insanlığını. Ve belki de, olmasını istediği her şeyi tek bir kılıç hareketiyle kesti ve akıttı duyguların en renkli kısımlarına. Böyle olabileceği sağır sultanın bile aklına gelmezdi; ama bu hikaye o kılıcın bıraktığı kan damlalarıyla dökülen kağıdın yapraklarına yazıldı ve damarlarından dışarı fırlayan hüzün bulutu eşliğinde parçaladı kalbini. 


     Kendi kendine düşündü genç kız: "Asrın hatasını asrın hatasız kulundan çıkarttım sanırım. Bu acımasızlığı yapabileceğimi Matrix'teki kahin bile tahmin edemezdi, zannımca. Zanlı benim bu hikayedeki, katil de benim, idam sehpasında yatan cani kişi de. Daha doğrusu, yatması gereken bendim. Bu yaptığım, masumiyete bir darbeydi ve ben bunu gözümü bile kırpmadan yapmıştım!" 


     Vicdan azabı ruhunu kasıp kavururken nostaljik hareketlerle o olay olmadan önceki zamanların zihninde bıraktığı hoş anıları düşünüyordu genç kız. Tebessümünün kenarına yapıştırdığı sigarasıyla seyrediyordu denizi, kirpiklerini serinleten yağmur eşliğinde vicdanını yıkamaya çalışıyordu. Esen rüzgarın ceplerine dolduruyordu hüznünü, dudaklarını tırmalayan esintiyle serinletmeye çalışıyordu ruhunu. Ne kadar çitelese de kurtulamayacaktı bundan hayatı boyunca, vicdan azabı damarlarını kelepçelemişti artık. Değişmişti. Kendisiyle beraber her şeyi değiştirmişti. Şimdi belki çok uzaklardaydı, kaçmıştı herkesten. Ama ruhu hiçbir zaman onunla değildi, kaybetmişti artık onu, olayın geçtiği odanın sehpasının kenarında.


     5 yıl geçmişti olayın üzerinden. 5 yıl önce kana bulamıştı parmaklarını. 5 yıl önce kendisi olmaktan çıkmıştı artık. 5 yıl önce terk etmişti masumiyetini, 5 yıl önce ölmüştü aslında şimdi formaliteden yaşıyor gibiydi. 5 yıl önceydi sahi, ona çok uzak bir anı gibi geliyordu artık. Ama hala, içinde yaşıyordu tekrar tekrar. "Biraz daha cesaretli olabilseydim, atom karınca gibi kırabilirdim belki atomu. Tamam abarttım belki; ama kırmazdım en azından bu kadar kendimi..."


     - Olayı çok merak ettiniz dimi? "Gevezelik etmeyi bırak ve anlatmaya başla luaaaan!" demeye başladığınızı duyar gibiyim. Ben de merak ettim, ateşli bir giriş kısmı yazmışım. Ama, devamı gelmiyor lan. Offffffffff. Burada bitti. -


      - ŞAKA! -


     Aslında çok da üçüncü tekil şahısları sayılmazlardı birbirlerinin. Sadece aynı evde yaşayan ve birbirleriyle hiç konuşmayan iki kardeşti onlar. Genç kız ve onun küçük kardeşi "minik kız". ( Minik kız dediğime bakmayın, kendileri 13 yaşında, genç olan da 20'lerinde. O zamanlar. )


     Kardeşinden nefret ederdi genç kız. Babasının evlendiği kadının lanet olası orospusuydu bu kız onun gözünde. Üveydiler yani anlayacağınız, suratını bile görmeye tahammül edemezdi. Hiçbir zaman "kardeşim" demeyecekti o minik ucubeye, tıpkı o kadına "anne" demeyeceği gibi. Düşüncesi bile midesindeki mukusların onu kusturmasına yetiyordu. Bir saniye, ben şu kıza bir bakayım. Anlatırken yine öğürmeye başladı, salak lan bu.


     Geldim...


     Aslında bu kadar aşırı tepki vermesinin sebebi belki de annesinin ölümünü kabullenememesiydi. Ya da, babasının bu kadar çabuk kabullenip de yeni birini bulup zevce yapmasıydı kendisine, bilinmez. Güzin Ablaya danışmak lazım buraları.


     Babasıyla üvey zevcesi dışardaydılar o gece. Genç kız da sevgilisinden ayrılmış, sinir altıgeni olmuş bir şekilde öfke sıçratıyordu basmış olduğu metrekarelerin bütün milimlerine. Minik kız da, aşağı kattaki salonda televizyon izliyordu. O zamanlar Comedy Max'te Friends vardı, minik de onu keşfetmiş, suratındaki absürt tebessümüyle seyre dalmıştı onu. Neyse, ayrıntılara girmeye gerek yok. Zaten yazı şu haliyle bile ebesinin nişan töreni kadar uzun oldu sanırım; ama sabır. Geliyorum. 100. yazım ya, birazcık gevezelik yapmak hakkım, tamam mıaaaağ?


     Genç kız dışardan garip sesler duymaya başladı. Taktukaların senfonisine kulak verdi sonra. Şakşuka yemiş gibi ekşitti suratını, ablukaya alınmış gibi sindi yatağına. Atın toynaklarına vurulmuş da o da sinirden çifte atarak kapıyı kırıyormuş gibi bir ses duyuldu ardından. Sonra kuyruğuna basılmış bir kedinin çiyaklamasından daha gürültülü bir çığlık gelip tırmaladı kulaklarını, alt kattan geldiğini anlamak için falcı olmaya gerek yoktu. Kımılmamadı yerinden. Sinirliydi ve öfkesini miniğe yardım etmeden geçirebileceğini sanıyordu. Mantıklı düşünemiyordu, tam bir gerizekalı, beyinsiz ve fazlasıyla korkak. Hani yaptığı hareketin bir amacı yok, insan embesil olsa yine yapmaz bunu. Küfürbaz yapar bu kız insanı. Ayağa kalktı, kapısını kilitledi, 5 dakika bekledikten sonra polisi aradı ve kulaklığını takarak yatağına uzandı.


     1,5 saat sonra kapısı yumruklanırken uyandı. Kulaklığının teki düşmüş kulağından, uyuyakalmış yatağında. Nasıl bir rahatlıksa artık? Kapıyı açtı, karşısında babası, yüzü kızarmış, gözleri yaşla dolmuş. Tuttu sarıldı genç kıza, "Nerdesin sen?! Oh, iyisin en azından. Bunca saattir yatıyor musun burda, neler oldu haberin yok mu? Ahhh, Allah seni bana bağışladı. İlk defa kapıyı kilitlediğin için kızmayacağım sana, gel bir doya doya öpeyim seni."


     Aşağı indiğinde gördü olanları. Oysa o sadece basit bir hırsızlık sanmıştı; çünkü bu aralar herkese giriyordu aynı acemi salak. Mesela alt kata da girmişti geçenlerde. Eve girdiklerinde, zaten muhtemelen üniversiteli gençlerdi bunlar, arkadaşı tikky kızı karşılarında görünce korkudan sadece bir vazo alıp kaçmışlardı. Ve aynı acemiler birkaç gün önce de 2. kattaki titizlik manyağı teyzeye girmişlerdi. Geçen hafta da çapraz komşu birşeyeihtiyacınvarsaçekinmegelbuyur'lu teyzeye. Onda da durum pek farklı değildi. Birini gördükleri an, anında vınnn! Yine onlardır diye düşünmüştü. Polisi de aramıştı hem, rahattı içi. Bir de minik kız belki azıcık korkar ve sonra siren seslerinin duyulmasıyla hırsızlar kaçardı. Beyinsiz bildiğin. 20 yaşındasın bir de, senin aklını s..eveyim aklını. Ne sevgiliymiş, amuaakoyin'.


     Minik kız kıyafetleri yırtılmış bir vaziyette salondaki sehpanın kenarında yerde yatıyordu. Üstü başı kan içinde, en çok da elbisesinin alt tarafları...Ve kendisi 13 yıllık hayatından istifa etmiş bir vaziyette cansız bedeniyle süslüyordu salonu, aciz bakışlarıyla. Bunu gören genç kız ilk önce idrak edemedi. Nasıl yani? Olamazdı böyle bir şey. İdraki o noktalara erişemeyecek kadar güçsüz kalmıştı. Kabul etmesi zordu tabi, bunun sebebi hastalıklıydı ve aklının köşelerine iliştirilmiş korkaklığı.


     Olaydan sonra 1 hafta barınabildi o evde anca. Üniversiteyi de bıraktı, kaçtı uzaklara. Şimdi, olayın üzerinden 5 yıl geçmişti. Ama hala parmaklarından silinmemişti o kanlar, spermler ve o dandannn sirenler. "Yeteeeaaar." dedi ve bıraktı kendini denize. Yüzme bilmezdi kendisi. Çırpınırken suyun üzerinde bir tekne geldi yanına. Çekti onu yukarıya, kurtardı ölümünden. O an anladı, eceliyle karşılaşana kadar bu vicdan azabını çekmek zorundaydı. Ölümün kurtuluşunu tadamayacaktı. Her gün tekrardan ölerek, yaşamadığı hayatına devam edecekti. O bir katildi, o bir caniydi, o bir tecavüzcüydü.


     Ve işin kötü tarafı tecavüzcülerin kılına zarar gelmeden kapatılmıştı bu mesele. Küçük kızın onayından geçerek olmuş bu hadise çünkü, ceza almadılar o yüzden. ( Yani tabi sözde. ) Yazılan bir hikaye olsa da, maalesef son kısmını yaşayan insanlar da var. Adalet sistemimizin laçkalılığını, iğrençliğine her geçen gün daha yakından tanıklık ediyoruz, maalesef. Lanet olsun o zaman adalet sistemine, kadınlara gösterilen saygısızlığın suratına bütün küfürler fışkırtılsın. Allah belanızı versin. Ya da tanrı. Ya da Yehuda. Neye inanıyorsanız artık.


- 100. yazımda, 100 tane izleyicim var. Ve bu yazıyı üşenmeden okuyanlar varsa hepsine teşekkür ederim. Yerim sizi. Çok şekersiniz. He, böyle afilli bir şeyler yapmam gerekiyordu dimi benim? 100. yazı falan diye. Ben de size, 100. yazı şerefine, 100 kere "Maaşallah" diyeceğim. 41 kerenin karesinden bile fazla, değerimi bilin.


Aslında biraz boka sardı sanırım hikaye sonunda. Ama zaten burada asıl anlatılan genç kızın akli dengesinin yitirilişi ve aslında onun yazdığı bu hikayeyi sanki ilahi bakış açısından yazılıyormuş gibi anlatması. Ve hafiften tecavüz olaylarına giydirme isteğim benim, güzel başlayan hikayeyi biraz gereksiz bağladı sanırım. Fakat; afilli cümlelerle kurduğum bu açıklama da gereksiz. O yüzden; çift gereksizlikten mükemmel bir yazı elde ettim. Süperim! -



Şebnem yine gittirir bu yazıya.

16 yorum:

  1. sahiden süpersin:)ama kabul biraz karışmış illa eleştir dersen..

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler efenimm. Eleştiri için de teşekkürler, evet karışmış hafiften. ehehe.

    YanıtlaSil
  3. mim uydurdum sana pasladım(:

    http://fiyuvfit.blogspot.com/2012/06/bugun-neler-ogrendik-mimi.html

    YanıtlaSil
  4. Vaaay, yaratıcılığına ayakta alkış tutuyorum o zaman. ehehe.
    Bu mime beni layık gördüğün için teşekkürler, üzerindeki emekleri helal ettt... tin, oldu. huoğ.

    YanıtlaSil
  5. iki yazını da okumuştum.
    :)
    ama boşver yazılarııı.
    :)
    hadi başarılaaaar.
    :)
    fakülteli yazar olacaksın unutmaaaaaa.
    :)

    YanıtlaSil
  6. Yone sek sek oynattin bize okurken ama başı cok guzeldii:)

    YanıtlaSil
  7. deeptone: Ayyy, teşekkürler. Bakalım, ne olacaak?

    Depresif Polyanna: Teşekkürler cağnım, anladım ben zaten. ehehe. Evet, başlangıç gayet hoş olay hafif gereksiz gibi; ama güzeldir yahu yine. ehehe. Üşenmeyip okuduğun için sağool.

    YanıtlaSil
  8. yazı tarzını sevdim:) Başarılsn bence. Bende beklerim

    www.bakbuharika.blogspot.com

    Facebooktan takip etmek için

    http://www.facebook.com/pages/BaK-Bu-HaRiKa-DeKoRaSyOn/447201555298044

    YanıtlaSil
  9. 100. yazını ancak okudum (yoğun bir dönemdi) ve yine aynı tadı tutturmuşsun bence. hikayelerinin bir konsepti var gibi. yani birbirleriyle örtüşüyor. bugün yarın hepsini bir araya getirdiğinde eğreti durmayacaklar. üretkenliğine de diyecek yok :)

    YanıtlaSil
  10. Okuman önemli olan, biraz uzun da zaten, teşekkürler valla. Hem 3 gün falan oldu yazalı, çok geç kalmış sayılmazsın. ehehe.
    Belki yarın belki yarından da yakın bir araya gelir belki, kim bilir? ehehe. Teşekkürler tekrardan. O üretkenliğin şevkini böyle yorumlar arttırıyor işte bir yerde. ehehe.

    YanıtlaSil
  11. rica ederim ne demek :) evet hiç belli olmaz. bir gün bir yerde...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen, bir gün kitapçıda rastlaşırsıınız belki benimle... ehehe.

      Sil
  12. yaaa bu kızın isyeeeanını görünce kendi isyeeeanıma şükrettim :) 100.yazı 100.izleyici yazın da pek bi anlamlı olmuş demek isterdim de diyemiycem ehehehe :)

    bu arada ben ne yaptım bil bakalım? öhöm. ses 1-2. mimlendiniz efenim! yıhyıh :))

    YanıtlaSil
  13. Belki biraz anlam kayması yaşamış olabilir; ama yine de hoş bir üslup denebilir, tamam mıaaağ? ehehe.
    Aman aman, yeniden tacı geçirdin kafana ( mimlerin efendisi olaraktan ) ehehe. Sevindim sevindim, özlemişim valla senin klavyenden çıkma mimleri.

    YanıtlaSil