" Gelsene " dedim, " doğru taraftasın. " Ağlamaya başladı bir anda, manzaraya bir de yağmurlar katılmıştı şimdi. Ne yapacağımı şaşırdım ben de, " Sigara ister misin? " diye sordum pervasıca. Yağmurların şiddetini arttırdı bunu duyunca, çiselemeden fırtınalara geçiş yapmıştı masmavi denizi. " Biriyle konuşmaya çok ihtiyacım var yaaağ. " dedi sümkürüklü, boğuk sesiyle. Ben de onu nüansın son tarafında kalan hayaller pasajındaki minik yere götürdüm. Oturduk işte. Sonra otobüsteki yaşlı teyzeler gibi anlatmaya koyuldu hikayesini. " Sorduk mu? " diye aptal cümleler kurmadım tabi, dinledin ben de usulca. Hem televizyondaki gibi milyon defa reklamlı değildi, tek solukta bitimlikti anlattıkları. Babasıyla çürük bir elmayı andıran ilişkisi, annesinin geceyi tasvir eden ciğerleri, kardeşinin... Ahh, içim şişti be. Üzüldüm ben de ne yalan söyleyim; ama belli etmedim tabi. Zaten bu olay ütopyamda geçiyorsa metaforik bir anlamı vardır bilinç altımın en derinlerinde, trajikleşmiş hikayenin cıvıklığıydı belki de. Ajitasyon muydu ya da kendi kendime? Ama böyle ajitasyonu da yerler be.
Ayrıntılara gizlenmiş şeytanı aramayı başladığım gibi bıraktım valla, anladım da ayrıntılarla yetinmeyip hayatın tamamını kaplamış pezevenk. Bunu metaforlarımdan ilerlediğim kendi ayrıntılarımda buldum aslında. Tümevarım yaptım sonra, " Beni de mi aldı lan? " diye düşündüm saçma saçma. Sonra bir düşündüm de, yahhh ben adımdan almış olduğum beyazlığın gücüyle yıkıp geçerim onu. Hem herkes bir parça şeytandır da, şeytandan daha şeytan olanları da mevcut maalesef. Aklıma Mazhar Alanson'un şeytanlı filmi geldi ya, sonunda şeytan melek olup terk ediyordu dünyayı. " İnsanlar beni de geçti be! " diyerek. Kötü bir gerçeğin komik bir şekilde yansıması sinemaya, güldürmesinin ardında biraz da düşündürmesi. Düşündürmesinin kenarına yapışmış mistik bir havası. Kötülüğün köşesine yapışan bir beyazlık. Şeytan da melek olabiliyormuş çünkü, abartmamak gerek.
İmeycız Gugıl'da " ütopya " yazınca çıkan ilk resim. Bir de ben ütopyayı cümle içinde kullanmayı çok severim yaa. Ütopya da zaten kulağa hitabenlerden. " Çetrefil " de öyle, ya da " kalender. "
Kaydediyim de okuyim bi daha :) Aklımda hiçbir şey kalmıyor okuduktan sonra, ehh.
YanıtlaSilBir daha geri döndürebiliyorsam yazının başına, ne mutlu Semih'ciğim banaa. ehehe.
YanıtlaSilUnutmak için yazıyorum ben aslında; kelimeleri dökdükçe, bırakıyorum akıp gitsin diye zihnimden kara bulutlar. Suya yazı yazmak gibi bloga çiziktirmeeek. Neyse gittikçe iğrençleşiyorum. Sustum ben.
:) Ehh. Unutmak zor..
YanıtlaSilBu aralar çok yazıyorsun. 1 Nisan yaklaştıkça yazıların daha da şevkle okunuyor, dikkat ediyorum da.
Yok yahu, öyle belirli periyotlara sıkıştırmam yazılarımdaki şevki. Öyle estikçe yazıyorum.
YanıtlaSil"şeytan ayrıntıda gizlidir" beyzam ya ben şeytan olabilerim :))
YanıtlaSilOlsuun, senin gibi şeytana can kurban. ehehe. Ama olmaz yahu, sen mimlerin meleğisin bir keree.
YanıtlaSilŞeytanın artık gizlendiği felan yok. ayrıntılarda bulacağım diye yorulmayın :)
YanıtlaSilAynen aynen, bıraktım zaten ayrıntılarda aramayı kabullendim her yerde olduğunu. ehehe.
YanıtlaSileee yani gitti hayalindeki çetrefil ütopik kalender şeytan.
YanıtlaSil:)
Bir gidiyor bir geliyor, belli olmuyor işi onun. ehehe.
YanıtlaSil