20 Eylül 2014 Cumartesi

Belirsizliğin Belirtecinde Beliren Bir Şeyler

     Sahneye çıkmak için değil, sahnedeki şarlatanları sahneden atmaya geldim. A, selamlar! Hardcore bir şarkıdaki atarlı söz gibi deli dolu geldim. Naber ya? Sözcüklerin anlamlarını gördüklerimin anlamsızlığıyla düete kaldırıp anka kuşuyla beraber semaları aşmaya geldim. Ah, bu yalanlar! Belirsizliğin belirtecinde beliren belirsiz bezginlikleri benzinle değil, betimlemelerimle yakmaya geldim. Aman ya! Asonans ile aliterasyonu dansa kaldırıp vals diye çifte telli oynatmaya geldim. Dur, bir saniye! Tarafsızlıktan taraf olduğum bu tarafta, tarafların kafalarına taramalı tüfekten tekmeler yağdırmaya geldim. Ya tamam da... Hızımı alamayıp duvara tosladıktan sonra çizik bile almadan hayata nanik çekmeye geldim. Ama, bir dakika! Şarjım bitiyor, şarkım geçiyor, telefonun köle yaptığı zihnim bu arbedelerin içinde arkadan bana nanik çekip bütün hardcore hallerimi camdan aşağı itiyor. Naniğe giden naniklenir ya...


     Ruhumun kavimlerini göç ettirdim rüzgarlarında, dünya. Ama sen yine de bir parça çikolatayı çok gördün bana sanki. Bu iklimi kafayı yemiş zamanlarda yanımda olacağına, yapma karakterlerle süsledin bu etrafımdaki hissiz bedenleri. Cisimsiz düşüncelerin etrafta horon teptiği bu devirde, mani olamadı bu depresif haller bana, alt metinde deliliğe seğirttim. Aradan geçen bütün kelimelere rağmen, hala, her şeyi bardağın dolu tarafıyla yıkamayı tercih ettim. Şaka tabii ki, sınav çok seçmeliydi ve ben de seçimi kazanmak için ruhumun seçmenlerine kömür dağıtmayı seçtim. Gönül aldatmayı seçti, mühür basıldığında kağıda zaman durmuştu ve dünya yine dönek gibi dönmeye devam ediyordu, üzerime doğru.


     Bilinçlerin üstü ile altı bir savaş içindeyken, insanlar, farkında olmadan kendilerine dikte edilen yalanlarla savaşıyordu. Savaşmayıp sevişmeyi seçenler ise bir koyun olup, koyulmayı tercih ediyordu, fincanlara kahve olarak... Gülümsedikçe tatlısınız, bayım; fakat ideolojilerin körelttiği zihninizle fazlasıyla ahmak.


     Kahveyi şekersiz içmeyi tercih eden insanların olduğu bir dünyaya hayal getirmek istemiyorum. Bulutlar sigaramın dumanına eşlik etmedikçe, inkar ediyorum bu yağmurları. Sırılsıklam olsam da hayatın sessizliğiyle, bu insanların kuru gürültüsüyle ısınmayı reddediyorum. Komşular koşun, kafamın içi kazana atılmış yahni suyu gibi fokurdarken algının kapılarından dışarı kaçmaya çalışıyor gerçekler, sanki. Algı çok alıngan sanırım, pek fazla kişiye de uğramadığına göre... Yaa, ne diyordum? 

     Bir şeyler demeye çalışmıyordum da, bir şeyler diyecektim belki de, aslında bir şeyler diyordum da, okurun ferindeki ışığı söndürmekle uğraşıyordum da... Selamlar ruh kurtarıcıları, selam Marky!


Biraz sesinden bir şey, biraz müziğinden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder