Zamana bir anlam yüklemek için kafasındaki cümleleri anlamsızca kağıda döken sebepsiz bir anlam karmaşasından fırlayan bir karganın burnu gibiydi hayat bazen, ardında telaşsız bir kaos bırakırken önüne bütün anlaşılmazlığı almayı tercih edebilecek kadar anlam dolu aslında. Süzüldükçe küfürlerin tınılarında coşku dolu bir melodiye kıvrılmayı bekleyecek bir hali var gibiydi, söylemek istediği tonlarca şey biriktirmişti; ama anlaşılmasını istemiyordu, kulaklardan girip kalçalardan yağ olarak çıkacağını biliyordu zira. Bunun müteakibinde o da aykırı bir algoritması olmaya karar vermişti hayatın, çözümsüz, ardında denklemler dolusu bilinmezlik, anlamsız bir boşluk niyetine bir çukur dolusu kelime; üzerine atılmış topraklarla topyekün bir infilak.
Hayallerinden bir bukle alıp rüzgarda sallandıran bir şarkı melodisi gibi olması gerekirdi belki insanların, insansızlıklarından daha insansı bir havaya bürünmeleri, biraz daha su katılarak saf aptallıkları arıtılmalıydı. Zamana paralel olmaktansa yamuk bir şekille eşlik etmeliydi, insan, şekil diye şekilsizliği şekletmeliydi yüreğinde şikirem, bağrına bağımsızlığı basıp ondan bir kalıp alıp hayatın anahtarını açmalıydı, zamana bir anahtar imite etmeli sonra zamanı soyup pamuk şekere çevirmeliydi. Ölümü ölümlülerin elinden alacak bir melek gibiydi belki de zaman dediğimiz kendi imitasyonlarımızın ürünü olan canavar, bizim anlamsız kıvrımlarımızın arasında hücrelerimizle uğraşan muzip bir şey. Aslında iyi biri ya da arsızca ardımızda algılarımızla oynayan bir şarlatan.
Şarlatanlar tırlattıkları hayatla kahkahalara boğar aklını başına almaya dahi üşenen insanların aklındaki kıvrımlardaki horon tepen hücreleri. Yeho, bir efekt olur, sonra efektsiz gülücüklerle doldurur dudakları.
Kaldırma kuvvetinin bir kaldıraç dahi olamayacağı bir ağırlıkla çökmüş sessizliğe bir arka fon müziği olma kaygısıyla kancasını amansızca üzerimize geçirmişti ve hayat, bize bırkmıştı karamsarlığı bırakma kararını. Gülümsemeyi, gözlere bir aydınlık düşürmeyi, düşürürken ayağına bir sakatlık gelmesin diye altına minder koymayı ihmal etmemeyi. Eh biraz da kahkaha seslerini, doğal hayatın akışında akışkan bir çikolata tadında, misler gibi, Oyhşloyloy.
Belki de bu adamın sesinden daha sarıca.
Bütün melodiler parçalanır sarılınca,
sırf kafiye olsun diye dedim.
Betimlemelerle anlatmaya doyamadık hayatı. Ama acısıyla cız bız dumanlar çıkartmaya devam ediyor...
YanıtlaSilAcısını mangalda cız bız kızartarak güzel bir baharatla da tatlandırıp mideye indirmek bizim elimizde ama.
YanıtlaSilHayat sana biber sunuyorsa onu doğrayıp salataya katmayı bileceksin... ahaha.
Damak tadıma güvenemiyorum. Egeliyim ben.
SilAman beya, Egelilerin damak zevki kötü olur diye bir şey mi var ki?
SilBu konudaki bakış açım biraz kırık galiba. Değiştirmeyi deneyeceğim :)
SilEn güzeli, damağına bir zevk ölçer de taktın mı tamamdır... ahaha.
Silheey okul ve hayat iyi gidiyo muuu. keyfin huzurun yerinde mii. blogun dışında bir yerde yazmaya devam ediyon mu. pc ye deftere filaan yazıyon muu :)
YanıtlaSilOkul iyi, keyif huzur durumunu telakki edemiyorum iyilerdir herhalde, onların da selamı var.
YanıtlaSilSon birkaç aydır öyle çok yazmıyorum, karabasan kırması bir şey var üzerimde... ahaha.
Soru bombardımanına da selamlar!
eh iyi gibi duruyosun sevindim. kaybolma böle arada gel ama. bi de yaz yine serbest olarak çok serbest :)
YanıtlaSilKelimeler zaten serbest piyasada salınıyorlar, onları zapt edesim gelmiyordur belki de... ahaha.
YanıtlaSil