Oksijenlerin peşinde bir baterist olup karbondioksitlerden yeni melodiler yapabilecek kadar şevk dolu ve yetenekli insanlarızdır belki aslında da asıldığımız hayaller her seferinde söküldüğü için bir vazgeçişin peşinde koy vermişliğin derin sızısına hapsetmişizdir ruhumuzu. Silkinip silkebilecekken dünyayı, başka silkinişlere gark olup "dark" bir havaya karışmışızdır GAK sesi efekti ile hatta; kendi köşemizde, şarklarda, kafiyelerde, belki de kendi Dark City'lerimizde, nananana.
Ama yok. Bardağın dolu tarafındaki suyu kaynatarak içine attığımız kahvenin açtığı zihin kıvrımlarından fırlayıp bir oryantal mizanseninde gibiymişçesine zinde bir hale getirdiğimiz için kendimizi karanlık taraflara sürüklenmedik, sadece su değil de süt olsaydı diye hayıflanıp durduk, belki de biraz süt tozu...
Hey gökyüzünden fırlayan ışınların ışık hızına binip bir tren ile Hogwartz'a fırlamaya çalışarak uzay - zaman yırtılmasında kendini başka diyarlarda bulmayı amaçlayan sevimli insanlar, belki de kurtuluş cidden süpürgelerde olabilir, toz bir pembe bile kalmayıncağa kadar hayatı süpürmesinde filan.
Umurumun omurgalarında bulunan sinir uçlarındaki sinapsisler ile düete tutuşmaya çalışan genetik olarak oynanmış düşüncelerin karşısında gülme krizine giren hücrelerime bir saprofit döşemeye çalıştığı zaman zaman'ın insanları, uçan tekmelerle döşenmiş birkaç melodi fırlatıyorum kulaklarına, üçlü saltolarla karıştırılmış birkaç figür ve biraz da Janice kahkahası. Skolastik skalalarında saklambaç oynayan insanlara sarkastik biraz da akrobatik birkaç tokat getirdim Osmanlı devrinden kalma. ÇAT.
Düşünce bir deli düşün peşine düşünceler, serbest bıraktık zamanı, düşse de bizdendi çünkü, düşmese daha da bizden.
Matrix'ten geriye fırlamış tavşan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder