11 Şubat 2016 Perşembe

Bir Bakışta Taşa Dönen Sözcükler

     Gökyüzünden fırlayan bir gök taşını ışın kılıcıyla yarıp içinden minik elmaslar çıkartan bir Yunan tanrısının üçüncü dereceden türevinin sağdan yırtmaçlı fonksiyonu gibi bu aralar hayat dediğimiz bu amaçsızca dolanan dilemmalar bütününden fırlama dengesiz yapının duvarlarından sızan rüzgarla sarsılan zamanın sirkülasyonunda boğulanlarla dönen bu feleğin teğet geçtiği arbedelerden ateş eden aptallıkların hedefinden sapıp kafamıza sıçrayan mermileri. Bir bakışta taşa dönen sözcüklerin, bir dikişte havada dağılıp etrafa saçılan hayallerinden sızan serzenişlerine bağımlı gerzekliklerine uçan tekme atmaktan aciz cümlelerin dağılan yüklemlerine tutunan saf düşüncelerin yavaşça yere düştüğü bu ağır çekiminde zamanın, akrebin kıskaçlarından hayata tutunan alelade devinimlerinde harap hale gelişlerin tümlenemediği geçişlerinde arafa tabî sebepsizliklerin boğduğu seslerin can simidini martılara atmak acımasızlık olur der bazıları ya da demeye üşenip içine tıkar o zincirleyemediği tamlamalarını ve üçlü bir salto ile sonlandırır gösterinin ışıltısını sessizce içinde.


     BAM! Sonrasında efektlerden etrafa yayılan sessizliği ile zahiri bir ambiyansın ortasında bir yerlere hapsolur. Sözcüklerini diyete sokup hicivlerine resti çeken bir taşlama olup kinayelerini bohçasına doldurduktan sonra kaybolur nihayetinde, kendi harikalar diyarına doğru bir yolculuğa çıkar betimlediği rastalı tavşanının peşinden, bu atmosferin siyahından gökkuşağının beyazına doğru. Varış noktasında yitirdiği ünlemlerini karşılar, noktalı virgüle bağladığı cümlelerine iki tokadı yapıştırıp bu anlamsızlığa edilgen oluşundan dolayı özür diledikten sonra bağlaçlarından kopardığı bağlarına bir şans vermeye çalışır. Bir yutkunduktan sonra yutağında kalan heveslerini midesinde tatlı bir yolculuğa çıkarır. Sonrasında bağırsaklarında boğup o kötü kadın kahkası ile bittabi uğurlar öfkesini içinden.


     Dönülen yolun bir gün kâra evrileceğine inanan dünyanın dönmekten vazgeçmediği bu dönek halet-i ruhiyesinden fırlama hülyasından etrafa serilen bu üryanlık halinde, subjektif bir serzeniş, mücerrep-i bir mücerretlik vardı. Hasıl olduğu velhasıllardan sorumlu olmayışının rahatlığını gizlemekten sakınmayan pis bir sırıtışı ve dudağında mırıltısı duyulan zafer tınıları gelirdi ya bu zırvalarla doldurulmuş onca cümlenin dibinden sıçrayan saliselik o an'a sıkışmış anlamları dağıtırdı kafasından, ooo piti piti yapardı bizimle ve sonra çayda çıra oynardı o da kaçmak için içindekinden.


     Bazı şeyleri doğru anda söylemedikçe, anlamı ne kadar yoğun olursa olsun, kopuk iki kelimenin sek sek oynamasından öteye gidemez. Başı döner, kafasında sanrılar, dilinden dökülen anlamsız kırıntılar ile gelir anlamlarını koparır içince dilinden.


Sesine örs çekiç üzengi bağlanılası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder