30 Ekim 2018 Salı

Düşüncelerin Bağlantı Noktasında Direnen Hisler

     Nüktedan bir lütfü al sok meçhuliyete üstü de kalsın elinde, sonra hafif gerin de etkisini göstersin hisli paslı yeminle; hem belki öyle bir parça olur ki o bütünler eksik kalan ruhunu da hortkuluktan bozma cibiliyetinde cenk eden dünya feri alır üçüncü vitesten frene ve çatpatyüsyuvarlak bir şekilde kalırsın ortada, "keşke dımdızlak olsaydım" diye düşünerek. Slow-motion kalan düşüncelerin yetişemediği edimlerin içindeyim, sanki atlasam aşağı ya bir kahramanım ya da denize düşen bir gerizekalı. Zaman hızlı değil hayat kısa ya da hayat kısa değil insan antilop sırtında her şeyi isteyen yavru bir ceylan avındaki doymayan tilki hırsında ıssız.


     Aslında o fındık kabuğunu çeken dertler kana karıştığı günden beri hiçbir şey düzelmedi, sanki bulutlar yağmur diye benim için özel üretilmiş taş yolladı gaffama gaffama doğru, pek umursamadım; bu sırada ben de kağıda sarılı bir paket kadar savsaktım ya aslında kendi kendimi de sarsacaktım ama paralel evrenden bir hat çekemedim aynaya da temasında gerçekliğini kaybetti tılsımım. Ben de tırsarım diye yanıma aldığım ışıkları tükettim; böylece karanlığa gömüldü kafamın içinde dönüp duran düşüncelerin bağlantı noktasında direnen hislerimin inleri. Hat döşeyemedi iliklerim, iletişime geçemedi sözcüklerin kurduğu dernek bozması cemiyetim; pişti birden cenke salik hücrelerim ve ivmelendi sinirlerim deli gibi; çünkü deliydim hey deli gibi deliliğe mani olamazdı onların alimanelikten devşirme dervişlik halleri; çünkü madden ve manen hiçbiri halen samimi değil.


     Dünyadaki en derin alnı karışlayan zaman, kaç karışlık an feda kırışmayan cildinin mezarlığında; ak düşen her saç kaç karıştan yaklaşıyor ihtiyarlığa? Ne kadar çaldın bizlerden söylesene; şşşş; hem belki aramızda kırışırız, birlikte saatlerin içine karışıp saniyelere nanik çeker ve saliseleri sollayıp anatomik saatimin çarklarını yavaşlattıktan sonra bir şekilde durdururuz? Ben de bilmiyormuşum gibi "Aaa sürpriz." derim. Olmaz mı?
     Olmazsa o zaman rica ederim gel birlikte iltica edelim, irticai halleri iki kafiyeyle infilak edip bu monotonluğu kesip koyunluğun gündeminden istifa edelim. İstirham ederim öyle bir şey değil yıkmak vaatleri, vade nerede son buluyor zaman; al parsellenmiş künyeleri de nefes dolsun ciğerlere onlar mundar demeye başlamadan; bu aralar küresel bir diyetteyiz lokmaları boğaza sokamaz vicdanlar.


- Dünyanın çivisi çıkıp uzayda üç tur attıktan sonra geri geldiğinde yerini bulamadığı için böyle kafayı yedik sanırım; betonla düzdük ya her yeri onun da suçu yok neticede evsiz kaldı. Plüton'da bir kontenjan açılmış öyle duydum, oraya gidip orayı gezegenleştirme planları varmış. Olursa eğer bizi de çekse mi oraya; uzay filmlerine de pek bayılmam ama yer çekimini çekmekten de yoruldum artık hafifleriz biraz; neden olmasın?

NOT: Cumhuriyet bayramımız kutlu ve yıpranmış günümüze rağmen geleceğe dair umutlu olsun.


Delinin yıldızı düştükçe kalkıp kulağa tekrardan girmenin yolunu buluyor, sevgili Vega.

3 yorum:

  1. peki ya veganın geri döndüğünü şimdi burada senden öğrenmiş olmam? hala çok güzel. fazla güzel bu blog.

    YanıtlaSil
  2. Beyza. Beyza. Beyza Merhaba:)

    Nasılsın, uzun zamandır görüşemedik. Seni en son bıraktığımda çılgın kelimelerinle her şeyi ti'ye alıyordun. Şimdi uzun süre sonra okuduğum ilk yazın bana (çok güzel kelimeler, yazıya lafım yok) biraz buruk hissettirdi. Hepimizin tadı son yıllardır kaçtı, kaçmaya devam ediyor. Sana da yansıyan bu sanırım. Fırsat bulunca diğerlerine de bakacağım. Kendine iyi davran, sevgilerrr

    YanıtlaSil
  3. Gâzâ: Obaa Darkocan(?), geç olsun da güç olmasın. Tebessüm eylettin, teşekkürler.

    Nini Nileud: Bissaniye bir gerçekliğimi tokatlamam lazım, Nini bu cidden sen misin? Şaka bir yana, hoşgeldin, sefaları peşinden sürükleye sürükleye getirdin.

    Aslında ben ilk paragrafı yazarken eğlenmiştim ya... ahaha Aradan yıllar geçti tabi, bazen ciddinin dozu arada artıyor belki de.
    Sana da öpücükler.

    YanıtlaSil