Uykusuz olmak zor meziyettir, bir nevi uyanıkken yaşamıyormuş gibi. Bir nevi Walking Dead'deki zombiler gibi lan eheh. Gözlerinle savaşa girersin, gözkapaklarına direnirsin. Savaşmayın, sevişin lan. Ne böyle? Bırak oluruna gözkapaklarını, rahat etsin ruhun. Dinlensin bedenin. Öyle bir şeyler işte.
Uykusuzluk gözkapaklarının ağırlığına dayanamamayı işaret eder. Uykusuzluk gözlerinin kırmızılaşmasına sebebiyet olur. Ama uykusuzluk seni içmeden sarhoş eder, böyle hiçbir şeye tam anlamıyla konsantre de olamazsın. Uykusuzlukla yazılar bulanıklaşır, sek sek falan oynarlar, bildiğin dalga geçerler seninle, kitaptan bir sayfa bile okuyamazsın. Okursun da belki, anlarsan nobel ödülü kazanırsın, o derece. Uykusuzlukta beyin fonksiyonel olarak çalışma prensibinin dışına kayar. Hayır lan bunu ben uydurdum, sadece ciddi bir şeyler de girsin, tıbbi bir şeyler de kanıt olsun diye. Olsun, gayet de güzel durdu yazının akışının getirmiş olduğu o ruhani zımbırtılara göre. Şu an ben de uykusuzum, gördüğünüz üzere kalemimin akıbeti bu yönde ne kadar da değişim geçiriyor. Bilmiyorum ki. Uykuyu çok seviyoruz biz millet olarak. Bazen 12 saat bile yetmiyor, o kadar hayvan olabiliyoruz dostlar, itiraf edin siz de. 8 saat uykuyla hayat güzel, dinç bir kafada geçer diyorum ve susuyorum. Filmler de güzel. Ohhh hayat çok zor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder