Aramızda statik elektrik bile yoktu. Farklı kulvardaydık. Aynı oksijeni paylaşıyorduk, fakat o oluşturuyordu ben kullanıyordum. O bitki familyasındandı, ben de insan. Yıllanmış bir çınarın kıç tarafından çıkan bir daldı adeta. Pek belli olmuyordu o ihtişamın yanında. Çok belli olmuyordu o yalanların ortasında. Görülmüyordu zaten, belirsizliğin içinde, hiçliğin derinliklerinde. Nihilistti lan belki de. Kim bilir? Ne mi diyorum? İnan, ben de hiç bilmiyorum. Girizgahı uzatmaya pek gerek yok, o yüzden konuya dalgıç gibi mükemmel bir dalışla dalıyorum. Yihaleey.
Bazı insanlar vardır, tek kelimeleri çalışan çamaşır makinesinden bile daha çok gürültü çıkarır. Saçmalığa bile erişemeyecek haldedir. Bir anlam ifade etmez. Kifayete bürünemez anlayacağınız. O insan modelini gördünüz mü, topuklara kuvvet oradan uzaklaşmazsanız hayatınızın geri kalan zamanını çamaşır makinesi fonunda yaşamaya mahkum olarak yaşarsınız. Esirsin oğlaam işte tabir-i caiz olmayan şekilde. Bir de bazı insanlar vardır, konuşmalarıyla seni dinginliğe eriştirir. Hem de hiç yormadan, bırakır kelimeler seni huzura ulaştırır. Cümleleri çalındığında kulağına aptal bir tebessüm konar suratının tam ortasına. Belki de kenarına. Eğer Efe gibi yamuk ağızlıysan, konduğu yeri cetvelle ölçmem gerekebilir. Neyse. İşte böyle insanları bulmak her zaman pek kolay değildir. Bir bakmışsın yanında olur, bir bakmışsın uzaklarda. Bir bakmışsın, baktığın yerde bile yoklar. Fakat bu blogu okuyorsan eğer o insanlardan biri her zaman irisinin tam ortasında ehehehe. - Övünmek gibi olmasın ama övünmek gibi de olsun lan. -
Sorumlulukla aramızda hep hoyrat bir ilişki vardı. Ben onun canını yakardım, o bana silleyi çakardı. Çocuklar gibi didişirdik. Bir türlü alışamadım ona. Onun da benden pek hazzettiğini sanmıyorum. Dostane tavırlara bürünen herkesin samimiyetinden emin olabilseydik keşke. Fakat bu sorumluluk, dost bir tavra da bürünmüyor ki canım. Kafama kafama kakıyor her şeyi. O bir kaka, o bir çiş, o bir sümük. Böööğ.
Odamda da üçüncü dünya harbi cereyan ediyor. Kapıyı ve pencereyi açınca huzurum cereyanda kalıyor. - Biraz hasta oluyor. Öksürüyor. Sümkürüyor, peçetelerle bütün odamı süslüyor. Iykınız, öykünüz lan! - Düzensizlik, düzenin içinde saltanat kurma derdinde. Oysa, bilmiyor ki, düzensizlik her zaman kalbimin en üst seviyelerinde tahta kurulmuş, sadece pasif agresif bir hükümdar. Sadece hükmettiğinin farkında değil tavırlarıma. Ya da düzensizliğin içinde bir düzen kurmuş olmamdan rahatsız. Çözebilmiş değilim ben de.
Üslubumun usturup ayarını saçmalama çizgisine aldım. Bazen ciddi çoğu zaman ciddiyetten uzak şahsıma selamlar olsun. Saçmalamacalarla saçmalamamacalar arasındayım. Burası çok güzel, sen de gelsene.
çok şirin bir yazı olmuş^^ tasvirlerin özellikle çok eğlenceli. gülümseyerek okudum
YanıtlaSilAltına yapıştırılan bu yorum da daha bir şirinleştirdi yazıyı. ehehe.
YanıtlaSilTeşekkürler efenimm, eğlendirebildiysem sevindim ben de.